UZAYDA ŞEKER
Bilim adamları yıldızlar arası bir moleküler bulutta
sofra şekerinin moleküler kuzeni olan glikolaldehit’ i keşfettiler
Uzaydaki ilk basit şeker molekülünün keşfi ile evrende yaşam
ümitleri daha da “tatlı” bir hal aldı. Samanyolu galaksimizin merkezine yakın
devasa bir gaz ve toz bulutunda glikolaldehit bulunması, Arizona’ da bulunan 12
metrelik, Ulusal Uzay Kurumu’ na ait
KİTT PEAK radyoteleskobu ile gerçekleştirildi. “Bu şeker molelülünün
yeni yıldızların oluştuğu bir gaz bulutunda bulunması, hayatın oluşumunda rol
oynayan öncü kimyasal moleküllerinin böyle bulutlarda bulunması, gezegenlerin
yıldızlar çevresinde oluşmadan çok önce oluştukları anlamına gelir” diyor NASA’
nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’ nde çalışan Jan Hollis.
Philip Jewel “ Bu buluş Dünya’nın erken zamanlarında hayatın
ortaya çıkışının anlaşılması için çok önemli bir anahtar olabilir” diyerek Jan
Hollis’ e katıldığını belirtiyor. Kendisi Ulusal Radyoastronomi Gözlemevi’ nin
(NRAO) bir çalışanı. Yıldızlar arası bulutlardaki koşullar bazı hallerde genç
Dünya’ daki koşulları taklit edebilirler, böylece yıldızlar arası bulutların
kimyasını öğrenmek bilim adamlarına, biyomoleküllerin gezegenimizin erken
tarihlerinde nasıl oluştuklarını anlamalarına yardımcı olabilir. Buna ek olarak
bazı bilim adamları gezegenimizin bir kuyrukluyıldız tarafından karmaşık
moleküllerle “tohumlandığını” düşünüyorlar. Kuyrukluyıldızlar, Güneş sisteminin
oluşumundan geri kalan parçalardır.
Karbon, oksijen ve azottan oluşmuş, sekiz atomlu bir molekül
olan glikolaldehit diğer moleküllerle birleşerek riboz ve glikoz gibi daha
karmaşık şekerleri oluşturabilir. Riboz, RNA ve DNA gibi nükleik
asitlein temel yapıtaşıdır, glikoz ise en basit şeker monomerlerinden biridir.
Glikolaldehit, metil format ve asetik asitle aynı atomları içerir fakat değişik
dizilişte. Metil format ve asetik asit de daha önce yıldızlar arası toz
bulutlarında bulunmuşlardı. Bilim adamlarına göre glikolaldehit basitçe sofra
şekerinin moleküler kuzenidir.
Şeker molekülü, galaksimizin merkezine yakın, bizden 26 000
ışık yılı uzakta (bir ışık yılı ışığın bir yılda katettiği yoldur ve yaklaşık
olarak 36 trilyon kilometreye eşittir) çok büyük boyutlardaki gaz ve toz
bulutunda tespit edildi. Bu toz bulutları- ki çoğu zaman birkaç ışık yılı büyüklüğündedirler-
yeni yıldızların oluşumu için temel madde kaynaklarıdır. Fakat Dünya’ ya
kıyasla çok daha seyrek olan bu bulutlar,
milyonlarca yıl süren karmaşık kimyasal reaksyonların meydana geldiği
bölgelerdir. Bu tür bulutlarda şimidye kadar 120’ ye yakın farklı molekül
keşfedildi. Bu moleküllerin çoğunluğu küçük sayıda atom içerirler. Sadece çok
az bir kısmı sekiz veya daha fazla atom içerir.
“ Bu bulutlardan birinde glikolaldehit’ in bulunması bu tür
moleküllerin böyle seyrek koşullarda
her zaman oluşabildikleri anlamına gelir” diye ekliyor Hollis ve devam
ediyor:
“ Bu molekülün orada nasıl oluşabildiğini henüz anlamış
değiliz. Astronomik gözlem ve teorik kimya çalışmalarının kombinasyonu sonucu
bu molekülün uzayda nasıl oluştuğunun sırrını çozeceğiz. Umarız bu buluş daha
değişik moleküllerin bulunması için yapılan çalışmaların yeniden başlamasını
sağlar çünkü resmin tamamı hakkındaki daha iyi bilgi bizi yıldızlar arası
bulutlarda oluşan prebiyotik kimyasal olayların ayrıntılı çözümüne ulaştırabilir”.
Buluş, şeker moleküllerinden yayılan çok soluk radyo
dalgalarının tespit edilmesi ile gerçekleşti. Bütün moleküller kendi etrafında
dönerler ve her “dönüş enerjisi” değişimlerinde sadece kendilerine özgü radyo
dalgaları yayarlar. Moleküller tarafından yayılan radyo frekansları ailesi çok
özel bir parmak izini oluşturur. Bilim adamları da bu parmak izini kullanarak
molekülü tanımlarlar. Glikolaldehit’ in keşfi, onun tarafından radyo
dalgaboylarında yayılan 6 frekansın tespiti ile oldu. Bu frekanslar elektromanyetik
spektrumun milimetre dalgaboyu bölgesine ait. Bu bölge mikrodalga ve kızıl
ötesi bölgelerin arasındadır.
Molekülün keşfinde kullanılan NRAO’ nun 12 metrelik
radyoteleskobu uzayda molekül aramanın öncü aletlerinden biri. 1967’ de inşa
edilen teleskop düzinelerce molekülün keşfinde rol aldı. Bunların arasında
karbon monoksit’ in (CO) önemli keşfi de var. CO astronomlar tarafından yeni
oluşan yıldızları tespit etmek için bir işaretçi olarak kullanılır.