Erkan Yücel
GÜNEŞTEN ORTALAMA
UZAKLIK |
:
228 Milyon kilometre |
ORTALAMA YÜZEY
SICAKLIĞI |
:
-230C |
YIL UZUNLUĞU |
:
687 Dünya günü |
ATMOSFER YAPISI |
:
%95 karbondioksit,%3 azot, %1,6 argon |
GÜN UZUNLUĞU |
:
24 saat 27 dakika 22,6 saniye. |
ÇAP |
:
6787 kilometre |
KÜTLE |
:
0,11(Dünya:1) |
AĞIRLIK |
:
6,42x1023 kg |
YÜZEYİNDEKİ
ORTALAMA ÇEKİM KUVVETİ |
:
0.38(Dünya:1) |
KAÇIŞ HIZI |
:
5000 m/s |
ORTALAMA YOĞUNLUK |
:
3940 kg/m3 |
·
GENEL ÖZELLİKLER
Marsın
bir günü SOLolarak tanımlanır.Mars takvimi,Venüs takviminin tersine
oldukça belirgindir.Dünya takvimi ile karşılaştırırsak
şöyle bir tablo ortaya çıkar:
Güneyde
yaz(kuzeyde kış)
160 156
Güneyde son
bahar(kuzeyde ilk bahar) 199 194
Güneyde
kış(kuzeyde yaz)
182 177
687 669
Mars
yaklaşık 780 günlük aralıklarla karşı-konuma gelir.En
son mart 1997de bu durumda bulundu.Bir daha nisan 1998de
karşı-konuma gelecektir.Fakat Marsın yörüngesinin
dışmerkezli oluşu karşı-konumların hepsinin
aynı olmamasını beraberinde getirir.Örneğin 1988deki
karşı-konum Mars günberi noktasının yakınındayken
gerçekleşti(bu sırada Dünyaya 584 mln.km. uzaklıktaydı).Ama
1995tekinde günöte noktasında oldu.Bu sırada Dünyaya olan
uzaklığı 101 mln.km idi.Mars Dünyaya yakın iken
gökyüzündeki cisimlerin neredeyse hepsinden(Güneş,Ay ve Venüs hariç) daha
parlak olur.Ama karşı-konum sonrasında ikinci kadirden bir gök
cismi kadar parlak görülür.Verilen bilgilere göre Mars,1917de aşırı
parlakmış;hatta o kadar parlakmış ki insanlar
kırmızı bir kuyrukluyıldızın Dünyaya
çarpacağını sanarak alarma geçmişler!
Teleskopla
bakıldığında Mars her zaman Ayın dolunay
şeklinde olduğu gibi görülür.Bunun nedeni onun bir dış
gezegen olmasıdır(Marstan sonraki bütün gezegenler dış
gezegendir.Merkür ve Venüs iç gezegendir) Hiç bir zaman yarım yada hilal
şeklinde görünemez,en azından Dünyadan.
Astronomik ölçütlere göre bize
yakın sayılabilecek olan Marsın gözlemlenmesi hiç de kolay
değildir.Bunun ilk nedeni
küçük olmasıdır.Çapı 6790 km. kadardır.Yani Mars,Dünya ile
Ay arasında bir büyüklüğe sahiptir.Yakın bir
karşı-konumda olmadığı sürece yüzeyindeki
şekilleri ayırdetmek sadece çok güçlü teleskoplarla
olanaklıdır.Zaten 20.yy öncesi çok çeşitli tartışmalara
yol açması da bu yüzdendir.
Ay
gibi küçük gök cisimlerinin atmosferi yoktur.Fakat Dünya boyutlarındaki
bir gezegen sahip olduğu yüksek kurtulma hızı sayesinde
kalın bir atmosfer tutabilmektedir.Marsın atmosferinin ince
olduğu tahmin ediliyordu,fakat 1965 sonrası,oraya gönderilen
uyduların verilerine dayanarak onun
çok daha ince olduğu anlaşıldı.Hemen hemen bütünüyle CO2
den oluştuğu,ayrıca yaklaşık olarak %2 azot ve %1-2
arasında değişen oranlarda argon içerdiği
saptanmıştır.Yüzey basıncı her zaman 10 milibardan
düşüktür,ki bu neredeyse bizim laboratuar boşluğu olarak kabul
ettiğimiz değerdir.Atmosferdeki su buharı miktarının
çok düşük olmasına rağmen sık sık bulut ve pus oluşumlarına,hatta
bazen don olaylarına rastlanır.Marstaki atmosfer hareketleri çok
güçlüdür.Yüzeyinde esen rüzgarların hızı çok yüksektir ve
günlerce hatta haftalarca sürebilecek kum fırtınalarına sebep
olurlar.Bu durumda hiç bir Dünyalı varlık orada yaşayamaz,onun
için Marsta gelişik bir hayatın var olduğu yönündeki iddialar
tamamen asılsızdır.Belki bazı an aerobik mikroskobik
canlılar vardır ama gelişkin bir hayat ihtimali çok çok
uzaktır.
·
YÜZEY ŞEKİLLERİ
Onları ilk olarak 1659 gibi eski bir
tarihte Hollandalı astronom Christiaan Huygens çizmiştir.Onun
yaptığı V biçimli koyu renkli şekil kolayca
tanınır.Şeklin ismi Syrtis
Majordur.Mars yüzeyinin büyük bir kısmı
kırmızıyken kutup bölgeleri beyazdır.Buralara kutup
takkeleri denir ve buzla kaplıdırlar. Bu buz donmuş CO2tir.Kuzey
buzul takkesinde az miktarda su buzuna da
rastlanmıştır.Kışın kutup takkeleri
genişler,yazın ise küçülür;güney buzul takkesi kuzeydekinden her
zaman daha büyüktür.
İlk Mars haritaları 19.yy ilk
yarısında çizilmiştir.Bu haritalar oldukça başarılı
sayılır;ayrıca haritalardaki yüzey şekillerine de çok
hoş isimler verilmişti.Genel olarak karanlık bölgelerin deniz,açık renkli bölgelerin de kara olduğu
varsayılıyordu.Onlara gezegeni gözlemleyen gök bilimcilerin isimleri
veriliyordu. Örnek olarak Madler Kıtası,Lassel arazisi gibi.Daha
sonra 1877de İtalyan gök bilimci Giovanni Virginio Schiaparelli
kullandığı 22 cm.lik mercekli teleskop ile bir dizi gözlem
yaptı ve terminolojiyi değiştirdi.Beer Kıtası,Lockyer
Arazisi gibi isimler gitti,yerlerini Solis
Lacus,Chryse,Utopia ve Margaritifer
Sinus gibi isimler aldı.
Yine o tarihlerde karanlık bölgelerin
bitkilerle kaplı eski deniz yatakları veya bataklıklar
olduğu yönünde iddialar vardı.Schiaparelli tüm yüzey şekillerini
dikkatli bir şekilde çizmişti,ama haritasında ne oldukları
anlaşılamayan bazı şekiller de
vardı.Kırmızı çölleri boydan boya geçen bu çizgilere
İtalyancada oluk anlamına gelen canalli ismini verdi.Ancak bu sözcük İngilizceye kanal
olarak çevrilince ünlü Mars kanalları hikayesinin de temelleri
atıldı.Schiaparellinin haritasında kanal ağı
neredeyse simetrik bir yapıya sahipti.Tüm bunların yanında
Schiaparelli bir de bazı kanalların yanında onlarla tamamen
aynı birer kanal daha uzandığını söyleyince işler
tamamen karıştı.
Bir süre boyunca bu kanalları gören başka
kimse çıkmadı.Ancak 1886 senesinde,Perrotin ve Thollon adlı
iki Fransız gözlemci Nicedeki güçlü teleskop vasıtasıyla onları
gördüklerini iddia ettiler.Kanallar gene ilgi odağı
olmuşlardı.Schiaparelli bile onların varlığı
karşısında şüpheye düşerken zengin bir Amerikalı
olan Percival
Lowell kendinden çok emindi.O kadar ki Arizona Flagstaffta gezegeni gözlemlemek için özel olarak bir
gözlemevi kurdurmuştu.Ölümüne kadar(1916) yüzlerce çizim
yapmıştı.Çizimlerinde doğal yollardan oluşması
imkansız gibi duran bir kanal sistemi görünüyordu.Lowell,bunun
Marslılar tarafından buzlarla kaplı kutuplardan,ekvatora
yakın kuru bölgelere su taşıma amacıyla
yapılmış suni bir sulama ağı olduğundan emindi.
Lowell gözlemlerini yaparken 60 cm.lik bir mercekli
teleskop kullanıyordu.Bu teleskop türünün en gelişmiş
örneklerinden birisidir.Fakat onunla yapılan Mars gözlemleri sonucu bir
kanal sistemine rastlanmamıştır.Ayrıca çekilen
fotoğraflarda da kanallara
rastlanmamıştır.Sorun 1965 yılında Mars
yakınlarından geçen ilk uzay aracının gönderdiği
yakın plan fotoğraflar sayesinde çözüldü.Mars üzerinde kanal olarak
adlandırılabilecek hiç bir şey yoktu. Bundan başka uzay
araçlarının verilerine dayanarak hazırlanan bir haritayla Lowellin çizdiği harita
karşılaştırılmıştır ve birbirlerine hiç
uymadıkları görülmüştür.Kanallar sadece basit bir göz
yanılmasıydı ve bu tartışma da böylece sona ermiş
oldu.
Yüzey şekilleri arasında en yüksek mevkiyi hiç kuşkusuz Olympus Dağı hak ediyor.Bu dağ aslında sönmüş bir
volkandır.24 km.lik yüksekliğiyle Dünyada bulunan Everest tepesinden
üç kat daha yüksektir ve Güneş Sisteminin en yüksek yerini teşkil
ediyor.Tepesinde 85 km. çapında bir krater bulunmaktadır;taban
uzunluğu ise yaklaşık 600 km.dir. Onun bir volkan olabileceği
Mariner 9un araştırma
uçuşundan önce hiç kimsenin aklına gelmemişti.Ayrıca Tharsis Yaylasında bulunan
sıra dağları oluşturan üç büyük volkan daha
vardır.Bunlar,Pavonis,Arsia ve Ascraeus Dağlarıdır.Bu yüzey
şekillerinin hepsi Dünyadan görülebilir.
Marsta bir de Valles
Marineris gibi kanyonlar vardır.Valles
Marinerisin toplam uzunluğu
4500 km.yi
Marsın iki yarıküresi birbirine
benzemez.Gezegenin güney kesimi daha yükseltilidir,daha kraterli bir
yapıdadır ve daha eskidir.Ancak yine de bu yarıkürede Hellas ve Argyre adlı iki derin ve düzgün şekilli havza
vardır.Kuzey yarıküre ise güneye göre daha genç,daha alçak ve daha az
kraterli bir yapıdadır.Tharsis
Yaylasının bir kısmı da buradadır.Gezegen
üzerindeki en koyu renkli bölge olan Syrtis
Major,ekvatorun hemen kuzeyindedir.Daha kuzeyde karanlık bir bölge
daha vardır;bu üçgen biçimli şekil Acidalia Planitiadir(Resmi adı Mare Acidaliumdur).Bu isimlerin çoğu Antoniadiden
kalmıştır.Antoniadinin yaptığı Mars
haritası yine kendi yaptığı Merkür haritasıyla
karşılaştırıldığında çok daha doğrudur.
Eski dere yataklarına benzeyen bazı
şekiller de vardır.Hatta ortalarında adalar olanlarına
bile rastlanır.Bu da geçmişteki Marsın kalın atmosferi ve
akarsuları ile bugünkünden daha sıcak ve sevimli bir yer
olduğunu gösterir.Kutup takkeleri de birbirinden farklıdır.Güney
kutbundaki takke,üstünde CO2 buzunun bulunduğu su buzu ile
kaplıdır.Kuzey kutbundakinin bileşimi ise daha farklıdır.Ayrıca
güney yarıküredeki iklim kuzeydekinden farklıdır.Geçmişte
akan sular bulunduğuna dair kanıtlarımızın
olduğunu yazmıştık.Bu durumdan Mars iklimlerinin çok
değişken olduğu sonucu çıkarılabilir.Üstelik büyük bir
olasılıkla gezegenin kabuğunun çok da altında olmayan bir
yerde buz bulunuyor.Bu da Marsın,Aydan farklı
olarak,oluşumundan beri kuru olmadığı anlamına geliyor.Ayrıca
geçmişte yaşanmış sel baskınlarının izleri
de görülüyor.Bu bilgilerin ışığında Marsta bir
zamanlar hayat olduğunu;ama şimdi bu hayatın ya bilinmeyen
nedenlerle yok olduğunu ya da uzun bir kış uykusuna
yattığını söyleyebiliriz.
1975'te atılan ve 1976'da Mars'a
ulaşan Viking 1 ve Viking 2 uzay araçları gezegenin
yüzeyine inince bilim dünyası derin bir nefes aldı.Evet,Mars'ta
yaşam yoktu ama araçların analiz ettiği toprak dünyadakine
benziyordu.Sadece demir yönünden zengin,alüminyum yönünden fakirdi.
·
MARSIN UYDULARI
Mars gezegeninin Phobos ve Deimos adlarında iki uydusu vardır.İkisi de 1877
yılında ABDli astronom Asaph Hall tarafından yürütülen uzun bir
çalışmanın sonunda keşfedilmiştir.Phobos,eski Yunancada korku,Deimos
ise dehşet anlamına gelir.İkisi de savaş
tanrısı Marsın oğullarının ismidir.Bu uydular
küçük ve şekilsizdirler. Phobos,27x22,5x19
km. büyüklüğündedir. Deimos ise
9,5x11x14,5 km. kadardır.Mariner 9
ve Viking tarafından çekilen
yakın plan fotoğrafları ikisinin de kraterli bir yapıya
sahip olduğunu göstermiştir.
Phobosun üzerinde 5 km. çapında bir krater var.Eğer bu krater
bir gök taşı çarpması sonucu oluştuysa bu uydunun büyük bir
felaketten kıl payı kurtulduğu söylenebilir.Bu küçük
uydular,büyük bir ihtimalle,bir zamanlar küçük gezegenlerken Mars tarafından
yakalanmış ve onun uydusu haline gelmişlerdir.
Mars yüzeyinin 5800 km. kadar
yukarısında hareket eden Phobosun dolanım süresi 7 saat 39
dakikadır ki bu süre bir Mars solünden daha kısadır.Gezegen
üzerindeki bir gözlemci, Phobosun
batıdan doğduktan 4,5 saat sonra doğudan
battığını görecektir;üstelik uydu bu sırada yeniden
doluna kadar olan evrelerin yarısından fazlasını
geçirecektir.Görülebilir iki doğuş arasındaki süre 11 saatten
biraz fazla olacaktır.Mars yüzeyinden yaklaşık 20 000 km.
yukarıda dolanan Deimosun dolanım süresi ise 301/4
saattir.Bu iki buçuk sol boyunca ufuk çizgisinin üzerinde kalacağı
anlamına gelir.Marstan bakıldığında Phobos,Ayın Dünyadan
göründüğünün üçte biri; Deimos
ise dokuzda biri kadar görünecektir.Ufkun üzerinde bulundukları sürenin
büyük bir kısmında Marsın gölgesinde
olacaklardır.Ayrıca Deimosun evrelerini çıplak gözle görmek pek
kolay olmayacaktır.Sık sık Güneş ile Marsın
arasından geçerler.Phobos bir
Mars yılı içerisinde tam 1300 kere Güneşin önünden geçer ve bu
yolculuğu 20 saniye kadar sürer.Bu iki gök cismi son derece
soluktur;ayrıca bir de Marsın parlaklığı içinde
kalırlar.38 cm.lik aynalı teleskopla tutulmalarda kullanılan bir
tür göz merceği ile ikisi de görülebilir,ama bu pek kolay olmaz.Bir gün
doğal uzay istasyonu olarak kullanılabilirler;ama kütle çekimleri çok
küçük olduğundan onlara inmek bir rıhtıma yanaşmak gibi
olacaktır.
· MARS İNCELEMELERİ
1960lara gelindiğinde bilimsel ve teknolojik
gelişmeyle birlikte Marsa olan ilgi uzay çalışmalarında
kendini göstermeye başlar.Bu yılda Sovyetler Birliğine ait Mars 1960A ve Mars 1960B uzay araçları Marsı hedefleyen ilk araçlar
olarak yola çıkarlar,fakat her ikisi de Dünyanın yörüngesine dahi
ulaşmayı başaramaz.İki yıl sonra yine SSCBye ait Sputnik 22,Mars 1 ve Sputnik 24 aynı günde(24 Ekim 1962)
Mars yolculuklarına başlarlar.Sputnikler Dünya yörüngesinden
çıkamazlarken Mars 1 yoluna
devam eder,ancak 5 ay sonra onun da Dünya ile iletişimi kopar.
1964ün Kasımında bu sefer
Amerikalılar Mariner 3 ve Mariner 4 uzay araçlarını 22 gün arayla
fırlatırlar.Bunlardan ilki çıkan bir arıza nedeniyle
yanlış yörüngeye girer ve çok büyük bir farkla Marsı
ıskalar.Ancak Mariner 4
başarıya ulaşan ilk araç olur.Mars ile Dünya arasındaki ve
Marsın etrafındaki uzay boşluğunda çalışmalar
yapmak için 6 bilimsel cihaz ve bir TV kamerası ile
donatılmıştır.14 Temmuz 1965te gezegenin yüzeyine 9825 km.
yaklaşır ve 22 yüzey görüntüsü gönderir.Böylece Marsın
yüzeyinin akıllı canlılar tarafından yapılmış
kanallar ile değil ama kraterlerle kaplı olduğu ortaya
çıkar.Ayrıca bazı bölgelerde kurumuş,doğal su
yollarının varlığı gözlenir.
SSCBye ait Zond
2,Marinerler ile aynı anda yola çıkar ve Ağustos 1965te o
da Marsın 2500 km açığından geçer ancak iletişim yine
koptuğundan hiç bir veri elde edilemez.Zond
3 ise 7 ay sonra fırlatılır ancak bir kere daha yolda
iletişim kesilir.Her iki ülke de bir süre için denemelere ara verir.
Şubat 1969da bu sefer NASA,Mariner 6yı gönderir.Mariner
6 başarılı bir yolculuktan sonra Mars yörüngesine girer.3410
km uzaktan ekvator bölgesine ait 15 fotoğraf gönderir.Ayrıca Mars
atmosferinin büyük oranda CO2den oluştuğunu
keşfeder.Ondan bir ay sonra Mariner
7 yola çıkar ve o da başarılı olur.Güney kutup
bölgesinde incelemeler yapar.3524 kmden 126 fotoğraf gönderir.Her iki
araç da incelemeler yaparak Mars atmosferinin kimyasal profilini
çıkarır.Güney ve kuzey kutup bölgelerinin
fotoğraflarını çekerler.Aynı yılın Mart ve Nisan
aylarında SSCB iki isimsiz araç fırlatır ancak her ikisi de
Dünya yörüngesine ulaşamaz.
Mayıs 1971de NASA tarafından
fırlatılan Mariner 8
çıkan bir arıza yüzünden Atlantik Okyanusuna düşer.İki gün
sonra SSCB Cosmos 419u gönderir.O da
Dünya yörüngesinden çıkamaz.Dokuz gün sonra Mars 2 ve ondan dokuz gün sonra da Mars 3 fırlatılır.İlk araç
başarılı bir şekilde Marsın yörüngesine girer.Biri
yörüngede dönecek biri de yüzeye inecek iki ayrı araçtan
oluşmaktadır.Yüzey aracı inmeye başlar ancak gezegeni
etkisi altına alan büyük bir toz fırtınasına yakalanır
ve düşer.Yörüngedeki ise fazla ayrıntılı olmayan
fotoğraflar gönderir.Mars 3 de
yörüngeye girer ve hatta 2 Aralık 1971de Mars yüzeyine yumuşak bir
iniş yapan ilk insan yapımı araç olur.Ancak indikten 110 sn
sonra Dünya ile iletişimi kesilir.
30 Mayıs
1971de Amerikalılar Mariner 9u
fırlatırlar.Yörüngeye başarıyla giren araç Marsın ilk
insan yapımı uydusu olur.Fakat yörüngeye girdiği sırada
gezegeni kaplayan büyük bir kum fırtınası sürüyor
olduğundan bilimsel deneylerin çoğu
fırtına dinene kadar ertelenir.Bir yıl boyunca her gün
iki kere Marsın etrafında dolanır ve gezegenin tüm yüzeyini
gösteren 7329 TV görüntüsü gönderir.Kızılötesi ve morötesi
ışınlarla atmosferini inceler.Marsın uyduları Phobos ve Deimosun yüksek çözünürlüklü ilk fotoğraflarını
gönderir.Gezegenin foroğrafik atlası çıkarılır ve
yüzeyde devasa volkanların ve vadi sistemlerinin varlığı
keşfediliyor.Şanssızlıkların peşini
bırakmadığı Sovyetler Birliği,Temmuz 1973te Mars 4 ve Mars 5i,bir ay sonra da Mars
6 ve Mars 7yi
fırlatır.İlk iki uzay aracı,gezegene ulaşmalarına
ve bir miktar görüntü ve veri göndermelerine rağmen yörüngeye giremezler. Mars 6 ve Mars 7de başarıyla Marsa ulaşırlar.Mars 6 iniş sırasında
atmosfere ilişkin bilgiler gönderir ancak Mars 2nin başına gelen onun da başına gelir ve
düşer.Diğeri ise 1280 km ile Marsı ıskalar.
Rusların, Mars konusunda bu kadar
şanssız olmaları gerçekten çok
şaşırtıcı,çünkü onlar Venüs gibi
ulaşılması zor ve Dünyaya hiç benzemeyen bir gezegene çok
başarılı sondalar göndermiş millettir.Ama Mars gibi
ulaşılması kolay ve Dünyevi bir gezegene gidememeleri hayret
verici bir olay.
Onların yapamadığını
Amerikalılar gerçekleştirdi.Viking
Projesi Marsı araştırmak için planlanmış ve 1964
yılında Mariner 4 ile
başlayıp 1971de Mariner 9
ile devam eden bir dizi görevin son aşamasıdır.Birbirinin
aynı iki uzay aracından oluşur:Viking 1 ve Viking 2.Her
bir Viking ise biri yörüngede
dönerken diğeri iniş yapıp gezegenin yüzeyini inceleyecek iki
ayrı araçtan meydana gelir.Yörünge araçları(orbiter) 900kg ve
iniş araçları (lander) da 500kgdır.
Mars 3ün akıbetine uğramamak için Vikinglerin, rüzgarın çok
esmediği bir zamanda ve yerde inişe geçmesi planlanır.Kayalara
takılıp devrilme olasılığı nedeniyle
araçların sert bir zemine inmeleri istenmez.Öte yandan saplanıp
kalmamak için de zemin çok yumuşak olmamalıdır.Mariner 9dan gelen bilgiler
doğrultusunda Viking 1 için Chryse Bölgesi,Viking 2 için ise Cydonia
Bölgesi güvenli iniş
sahaları olarak tespit edilir.Ayrıca olası sorunlar
karşısında hazırlıklı olmak için alternatif
sahalar da saptanır.Her iki Vikingdeki
yüzey araçları Dünyadan Marsa herhangi bir mikroorganizma
taşımamak için sterilize edilir.
Sonunda Viking 1,Floridadaki Cape Canaveral üssünden 20 Ağustos
1975te gönderilir.5 Eylül 1975te ise Viking
2 yola çıkar.Güneş' in çevresini donanıp yaklaşık
olarak 100 mln.km yol kat eden Vikingler,11
aylık yolculuktan sonra Marsın yörüngesine başarılı
girişler yaparlar.Ancak yörüngeden gönderdikleri fotoğraf ve
veriler,gerek Chryse Bölgesinde,gerekse
Cydonia Bölgesinde iniş yapılacak alanların riskli
olduğunu ortaya koyar.Gelen bilgiler ve daha önceden böyle bir
olasılık göz önüne alınarak yapılmış
hazırlıklar doğrultusunda yeni iniş sahaları
saptanır. Viking 1 yine Chryse Bölgesine ancak öncekinden biraz
öteye inecektir. Viking 2nin ise Utopia adlı ve Chryse Bölgesinden 8000 km uzakta başka bir bölgeye inmesi
kararlaştırılır.
Viking 1,19 Temmuz 1976da başarılı bir iniş
gerçekleştirir.Ardından da Viking 2,3 Eylülde iner.
Gerek yörünge araçları gerekse
yüzey araçları kendilerinden beklenenden daha verimli
çalışırlar.Yörüngedeki araçlar çok kaliteli 52 000 yüzey
görüntüsü gönderirler.Mars yüzeyinin %97si haritalanır.Farklı
açılardan çekilen fotoğraflar sayesinde gezegenin topografyası
çıkarılır.Gezegen yüzeyindeki araçlar ise 4 500
fotoğrafın yanı sıra yüzey ve atmosfer verileri
gönderir.Ama en önemlisi;toprak
analizleri,jeolojik,mineralojik,sismolojik,meteorolojik ve biyolojik deneyler
yaparak sonuçlarını iletirler.Yapılan üç biyolojik deney
sonucunda Mars toprağında umulmadık ve karmaşık bir
kimyasal etkinlik keşfedilir.Ancak canlı mikroorganizmaların
izlerine rastlanmaz.
Yer araçlarındaki gaz
kromatograf ve kütle spektrometreleri,her iki iniş sahalarında da
Dünyadaki bütün bitki ve hayvanlarda bulunan organik moleküllerden
bulamazlar.Ama bu Mars'ta hayatın kesinlikle
olmadığını kanıtlamaz,çünkü deney düzenekleri
Dünyadaki yaşam biçimlerinden yola çıkılarak
hazırlanmıştır.Marsta belki daha farklı yaşam
biçimleri vardır ve bizim araçlarımız onları tespit
edemeyebilir.
Vikingler toprağın
fiziksel ve manyetik özelliklerini inceler.Ayrıca yüzey araçlar yörüngeden
Mars yüzeyine inerken atmosferin bileşimini ve özelliklerini
araştırırlar.Yüzey minerallerinin kimyasal bileşimi
araştırılır.Mars toprağı bazalt gibi volkanik
kayaların ufalanmasıyla oluşmuştur ama
şaşırtıcı miktarda silisyum ve demir
içerir.Toprağın kırmızı rengini veren de demir
oksit,yani pas şeklindeki demirdir.
Viking
çalışmalarının 90 gün sürmesi
planlanmıştı.Ancak her iki Vikingin
de gerek yörünge araçları gerekse yüzey araçları çok daha uzun süre
Dünyaya veri yollamaya devam eder.Vikingin
yörünge aracı Mars yörüngesinde 4 yıldan fazla
çalışırken yer aracı da 6 yıldan fazla görev
yapar.Çalışamaz hale en erken gelen araç Viking 2nin yörünge aracı olur.Görevini 2 sene
sürdürebilmiştir.Yer aracı ise 3,5 seneden fazla
çalışır.
Bu dört araçtan elde edilen veriler
o güne kadar yapılan tüm Mars gözlem ve uçuşlarında elde
edilenden kat kat fazladır.Vikingler
Marsı tam anlamıyla fetheder ve paha biçilmez ganimetleri olan
bilgiyi Dünyaya gönderirler.Son derece başarılı olan bu projenin
bilim adamlarını mutlu kılamadığı belki de tek
bir deney grubu vardır:biyolojik deneyler.Her iki Viking de kendi bölgelerinde bildiğimiz yaşam biçimlerine
ait izlere rastlayamaz.Ancak Vikinglerin
Marsta bulamadıklarını bilim adamları Antarktikada bulur.
·
MARSTA YAŞAM
OLASILIĞI
Antarktikada bulunan göktaşının hikayesi bundan 4,5
milyar yıl öncesine dayanıyor.Göktaşı,Dünyaya
düşmeden,yaklaşık
3,6 milyar yıl önce,şimdiki Marstan daha nemli ve ılıman
bir ortamın bir parçasıydı.Günümüzden 16 mln. yıl önce,bir
göktaşı ya da asteroit Marsa çarptı ve bahsettiğimiz
taşın gezegenden ayrılmasını
sağladı.Milyonlarca yıl boyunca taş uzayda
dolaştı ve bundan 13 000 yıl önce Dünya atmosferine girip
Antarktikaya bir göktaşı olarak düştü.
Japon bilim adamları,göktaşlarını ilk olarak 1969da
Antarktikada keşfetmişler.Dünyaya düşen bu göktaşları
mavi buz denilen bölgelerde birikmişler.Donmuş göktaşları
suyla temas etmediklerinden ılıman bölgelerde bulunanlara göre çok
daha az zarar görüyorlar.Hava kirliliği yada endüstriyel kirlenme
olmadığından Dünyasal madde bulaşması neredeyse
sıfıra yakın oluyor.Her örneğin incelenebilmesi
için,öncelikle donmuş örneklerin laboratuara gelene kadar aynı
çevresel koşullarda ve temiz kaplar içinde taşınmasıyla gerçekleşebiliyor.
Antarktikadan 1969dan beri 10 000 parça göktaşı
toplandı.Hala donmuş olan bu örnekler NASAnın Johnson Uzay Merkezi(Johnson Space
Centre;JSC)nde bulunuyor.Bazı örnekler ise Smithsonian Enstitüsüne yollandı.Fakat JSC deki bilim
adamları,250 diğer bilim adamıyla birlikte 10 000den fazla
göktaşı inceledi.JSC deki Göktaşı İşlem
Laboratuarı (Meteoride Processing Laboratory)nda örnekler
oksidasyondan,yani paslanmadan korunmak için su,serbest oksijen ve azot
gazı içeren kabinlerde tutuldular.Bu kabinler,göktaşını
paslanmanın dışında ağır metaller,tuzlar ve
organik bileşiklerden koruyordu.Ayrıca,bu göktaşları
havayla temas ettirilmeden tartılıyor,yontuluyor ve fotoğraflanıyordu.
Mars kökenli taşın Dünyaya
düşüşünün tarihlenmesi,taşın uzayda maruz
kaldığı kozmik ışın etkileri üzerine yapılan
laboratuar çalışmalarıyla
sağlandı.Göktaşları bilimsel yönden önemli;çünkü onlar
Güneş Sisteminin en eski dönemlerinde,hatta Güneş Sisteminden bile
önce oluşmuş olabilir ve bize onun fiziksel ve kimyasal
oluşumlarıyla ilgili bilgi sağlayabilir.Ve 7 Ağustos
1996da NASA, bir brifingde tüm dünyayı ayağa kaldıracak şu
açıklamayı yaptı:Bir zamanlar Marsta yaşam olduğuna
dair güçlü kanıtlar elde edildi
.
MARS TAŞLARI
· MARSTA YAŞAMIN KANITLARI
Viking 1 ve Viking 2 uzay araçlarının incelemeleri sonucu Mars'ta
bildiğimiz şekilde bir yaşamın var
olmadığını anladık.Orada olsa olsa mikro-organik bir yaşam olabilirdi.Fakat ünlü yazar
Isaac Asimov buna emin olamayız diyordu.Ona göre bildiğimiz tür bir
yaşamın dışındaki yaşamlar hakkında çok az
şey biliyorduk,bu nedenle de kesin sonuçlara varamazdık.
Asimov,1982'de
yazdığı "Exploring the Earth and Cosmos" adlı
kitabında biraz daha ihtiyatlıydı.Bilim adamlarının
Mars toprağının üzerinde yaşam olmadığı
halde,nasıl olup da yaşam varmış gibi reaksiyon
gösterdiğini çözemediklerini söylüyor ve bilimin yaşamı ille de
organik temellere dayandırmasının hatalı olabileceğini
ima ediyordu.
JSCdeki NASA Araştırma
Grubu Marslıların kökenini
oluşturabilecek biyolojik etkinliklerde görev alan mineralleri,ilkel
bakteri benzeri mikroskobik fosilleri ve organik molekülleri Dünya'ya
düşen Marslı bir göktaşında buldular.
Araştırma iki yıl sürdü ve bir çok bilim adamı görev
aldı.
Marstaki geçmiş yaşamı,bulunan tek bir kanıt ortaya
koymuyor;aksine araştırmacılar bir çok bulgu ve kanıtı
birleştirerek varsayımda bulunuyorlar.Bu bulgulardan
biri,yaşamın temelini oluşturan karbon bileşikleri.İkincisi,Dünya'daki
ilkel mikroorganizmaların ürettikleri mineral fazlaları.Bunlara ek
olarak mikroskobik fosiller de varsayımı destekleyen 3. kanıt.
ALH84001 isimli taş,1984te Antarktikada Allan Tepesinde
bulundu.Mars kökenli olduğu 1993 yılına kadar
anlaşılamadı.Yapılan araştırmalar sonucu kimyasal
yapısının,Vikingin
tespit ettiği Mars kimyasal yapısıyla tamamen aynı
olduğu anlaşıldı.
Patates büyüklüğünde,4,5 milyar yaşındaki
göktaşının ortaya çıkışı,Marsın
oluşma dönemine denk geliyor.
Eskiden,bugüne göre çok daha ılıman ve nemli olan Marsta
su,yüzey altı kayalarında çatlaklar ve yeraltı su sistemleri
oluşturuyordu.Su,atmosferdeki CO2e doyduğunda çatlaklara
karbonat mineralleri yerleşti.Araştırma grubu,karbonat
oluşumuna bazı organizmaların da yardımcı
olduğunu buldu.Bu durumun,Dünyada mikroskobik organizma kalıntılarının
kireç taşı içerisinde fosilleşmesine benzer bir biçimde
gerçekleştiği belirlendi.
Stanford Üniversitesindeki araştırma grubu,bu küçük
dünyaların üzerinde fazla miktarda PAH
(polisiklik aromatik hidrokarbon bileşikleri)ı karbonatlara
bitişik halde buldular.JSCdeki araştırmacılar,mineral
bileşiklerinin mikroskobik organizmalar ve mikroskobik fosil formlarla
birlikte olduklarını belirttiler.Şekil ve büyüklükleri göz önüne
alındığında bunlar,Dünyadaki en küçük bakterilerin
mikroskobik fosilleriyle benzerlik gösteriyor.PAHlar Dünya'da tortul
kayalarda, kömür ve petrol içindeki fosil moleküllerinde fazlasıyla
bulunuyor.Bu tip örneklerde,milyonlarca olmasa da,binlerce PAH,homolog ve
izometrik seri halinde bulunuyor;fakat ALH84001deki formlar daha basit.
PAHların birincil kaynağı antropojenik
yayılımlar.Bunlar yüksek oranda alkilasyonla,aromatik heterosiklik
bileşikler ve özellikle dibenzotifenlerle(C12H8S)
karakterize edilebilirler.Fakat
karşılaştırıldığında ALH84001deki
PAHların alkilasyonu az,dibenzotifenin ise gözlenmediği ortaya
çıkıyor.PAHların yanında Dünya'da anaerobik bakterilerin
ürettiği Fe-sülfit ve magnetit bileşikleri bulundu.Bu bileşikler
fosil benzeri şekillere ve karbonat küreciklerine yakın olarak
duruyordu.PAHların zengin olduğu çatlak yüzeylerinde karbonat
kürecikleri görüldü.İnce zerreli karbonatın oluşumu,Fe-sülfit ve
magnetit fazlar,inorganik ya da biyojenik yöntemlerle açıklanabilir.Nötr
pH ortamında demir çözeltilerinin kısmi oksidasyonuyla inorganik
olarak çökelebilir.Magnetit ve pirotitin ard arda inorganik çökelmesi,yüksek
pHta güçlü indirgeme koşullarına ihtiyaç duyar.Fakat, karbonat
yüksek pHta kararlıdır ve karbonatın gözlenmiş çözeltisi
asidik koşullara ihtiyaç duyar.Karbonatın çözünmesi ancak ve ancak
Fe-sülfitin ve magnetitin varlığıyla
gerçekleşebilir.Sonuçta ne kadar da uğraşılsa inorganik
modelleme gerçekleşemiyor.Buna karşılık, Fe-sülfit ve
magnetit fazlarının yardımcı fazlarıyla kısmi
çözünmüş karbonat biyojenik yöntemle
açıklanabilir.Araştırmada Fe-sülfitin ve magnetitin tek bakteri
hücresi içinde beraber çökelmeleri de rapor edildi.Bunun yanında
Fe-sülfitin ve magnetitin hücre dışı çökelmeleri de oksijensiz
koşullar altında gerçekleşebilir.
Karbonat kürecikleri zengin demir halkalarıyla
çevrilmişti.Bazı küreciklerin merkezinde,karbonat yüzeyi
düzensiz,zerreli şekiller gösteriyor.Bunlara benzer formlar Güney
İtalyadaki yeraltı sularında kalsit derişiminin yüksek
olduğu yüzeylerde bulundu.Bu tip formlar,kalsit çökelmesine yardımcı
olan nanobakterilerdir.
ALH84001 karbonatlarının yüzeyindeki bu formların kökeni
henüz belli değil.Kayanın yüzeyinde tanımlanmış
formlar inorganik yöntemlerle açıklanabilir;fakat bunlar katı biçimde
belirlenmiş koşulların varlığını
gerektirirler.Bu tanımlanmış formların,olası organik
etkinliklerle oluştuğunu söylemek de mümkün;fakat böyle bir etkinlik
günümüzde tamamen anlaşılmış değil.
Mars kaynaklı
göktaşı ALH84001in araştırılması
sonucunda,şu kanıtlar erken Marsta yaşamın var
olduğunu gösteriyor:
1-)Karbonat küreciklerinin oluşma yaşı volkanik kaya
oluşma yaşından daha genç.
2-)Volkanik Mars taşındaki çatlaklara ve boşluklara
sıvı dolduktan sonra,ikincil mineral oluşumu ve olası
biyojenik etkinlik bölgesi oluşuyor.
3-)Normal ve taramalı elektron mikroskobuyla gözlenen karbonat kürecikleri
ve formları Dünya' ya ait mikroorganizmaları,biyojenik karbonat
şekilleri ya da mikro fosilleri andırıyor.
4-)Dünya' daki mikrobiyal sistemlerde önemli olduğu bilinen Fe-sülfit
ve magnetit parçacıkları,redoks tepkimelerinin sonucu olabilirler.
5-)Karbonat kürecikleriyle zengin yüzeylerde PAHlar bitişik olarak
bulundu.
Bu gözlemlerin hiç biri geçmişte kendi içinde yaşamın var
olduğuna dair sonuçlar içermiyor.Bu olgular tek tek göz önüne
alındığında,alternatif açıklamaları olsa da,bir
araya getirilerek düşünüldüğünde,araştırmacılar
bunların eski Marstaki ilkel yaşamın kanıtları
olduğu sonucuna varıyorlar. Son yıllarında
yazdığı "Frontiers" isimli kitabında
Asimov,Mars'tan gelen meteorlarda bulunan organik madde
kalıntısından söz ederken kuşkuluydu.Bu cisim kesin olarak
Mars'tan gelmiş olsa bile üzerindeki yaşam kalıntıları
bir başka gökcisminden,örneğin bir kuyrukluyıldızdan
bulaşmış olamaz mı? diyordu.Hatta organik
kalıntıların göktaşlarını inceleyen bilim
adamlarından bulaşmış olabileceğini iddia ediyordu.Mars
konusunda son sözleri,gizemin kolaylıkla çözülemeyeceği
doğrultusundaydı.
·
MARS ARAŞTIRMALARI
YENİDEN BAŞLIYOR
Bütün bu gelişmelerden sonra Mars
araştırmalarının yeniden başlatılması
kaçınılmazdı.Bunu hedef alan İngiliz bilim
adamları,Marsın gizlerini çözebilecek yeni araçlar üzerinde
çalışmaya başladılar.Fakat Oxford Üniversitesinde atmosferik fizik dersleri veren Dr.Patrick
Irwin,Eğer görülebilecek bir şeyler varsa,o da Mars yüzeyinin 1,5 km
kadar derininde olabilir ve böylece gelecek araştırmalarda kazı
araçları kullanılması gerekecektir.Bizim araçlarımız
Mars yüzeyinin altındaki organizmaları araştırma
kapasitesine sahip değil. diyerek İngiliz bilimcilerin Marsa ait
bakteri fosili bulma konusunda çekimser olduklarını belirtiyor.
Buna rağmen araştırmaların gelişmesi için
önümüzdeki on yıl içinde Marsa çeşitli uzay gemileri yollanacak. Bu
çalışmaların takvimi de şöyle:
6 Kasım 1996:Mars
Global Surveyor,suyun
Marsın erken evrimindeki rolünü ve gezegenin ilk yaşamı
destekleyip desteklemediğini araştırmak için 10 yıllık
bir keşfe başladı.225 milyon dolara mal olan Surveyor,Eylül 1997den itibaren
gezegenin atmosferini araştıracak ve yüksek çözünürlükte görüntüler
alacak.
16 Kasım 1996:Mars96 adlı 65 tonluk Rus uzay aracı
yaklaşık 370 milyon dolara mal oluyor.11 aylık yolculuğuna
16 Kasım 1996da başladı.Uzay aracının maliyetinin 200
milyon dolarlık kısmı Avrupalılar tarafından
karşılandı.Marsın yörüngesine girmeden önce Mars96,sismik ve atmosferik ölçümler
yapmak için 2 küçük yüzey istasyonunu Marsa bırakacak.Gezegen yüzeyine
iki roket atılacak.Bu roketler yerin 6 metre derinine saplanarak
toprağı analiz edecek.
2 Aralık 1996: NASA,Mars üzerinde Pathfinder uzay aracının iniş yapması için düz
bir alan seçti.190 milyon dolar tutarındaki uzay aracı önceden
fırlatılmış olan Mars96yı
ve Mars Global Surveyoru sollayarak
4 Temmuz 1997de Marsa iniş yaptı.Orada 20 yıl kadar
kalması düşünülüyor.İniş yapan araç Sojourner isimli altı tekerlekli gezici bir araç
taşıyor.Bu araç Mars yüzeyinde dolaşacak;fotoğraf çekip
kaya analizleri yapacak ve bunları Dünya'ya gönderecek.
Ağustos 1998: Japonların,Kırmızı
Gezegeni araştırmak için yaptığı ilk araç olan,yine
190 milyon dolar maliyetli uzay aracı Planet
B fırlatılacak.Araç,Marsın üst atmosferini ve Güneş
rüzgarıyla etkileşimini araştıracak.
Aralık 1998:NASAnın 200 milyon dolar
tutarındaki Mars98in ilk
aşaması fırlatılacak.Yörüngedeki araç,gelişmiş
fotoğraf makineleri kullanarak Marsın günlük hava
haritalarını görüntüleyecek.Aynı zamanda,Basınçlı Kızılötesi Radyometre Modülatörü,Mars
atmosferinin sıcaklık,su buharı ve toz içeriğini ölçecek.
3 Ocak 1999:
Mars98,Marsın
kutuplarına giderek,bir robot kolu yardımıyla önce yüzeyi
kazıp,örneklerin buz içeriğini ve donmuş CO2
miktarını ölçecek.
Temmuz 2005:Mars
Surveyor 2005,toprak
örneklerini Dünya'ya incelemek için geri getiren ilk araç olacak.Sonuçta
Güneş Sisteminin bu kurak dördüncü gezegeninde yaşamın var olup
olmadığının kesin kanıtını bu araçla
Dünyaya taşınıyor olacak.Bunun için sadece iki kilogramlık
bir Mars örneği yeterli olacaktır.Bir NASA yetkilisinin
belirttiği gibi,bu örnek bize Marsta bir zamanlar var olan
göller,nehirler ve belki de Dünya'nınkine benzeyen atmosferdeki çevresel
değişimlerle ilgili çok önemli bilgiler getirecek.Dünya'nın Marslı
mikroplar tarafından istila edilmesi kaygısı nedeniyle
örnekler,halen kuruluş aşamasında olan Uluslararası Uzay İstasyonunda belli bir süre karantina
altına alındıktan sonra sterilize edilip,Dünya yüzeyine
indirilecekler.
Bugün elde edilen veriler tam
anlamıyla sonuç verici değil.Fakat göktaşı üzerinde
çalışmış ve çeşitli araştırmalar
yapmış olan bilim adamları,çok az da olsa,sonuca giden yolun
kapısını aralamış durumdalar.Sonuçlar bize sadece
Marsta bir zamanlar ilkel yaşam olduğuna dair ipuçları
veriyor.Fakat araştırmalar hızla ilerliyor ve yeni veriler elde
ediliyor.Yakın yıldızlara ait gezegenler
keşfedildi.Uzayın derinliklerine ait
şaşırtıcı bilgilere ulaşıldı.Ve
Şu anda yaşam sadece Dünya'ya mı ait ? sorusuna yanıt
bekleniyor.Bunun yanıtını Mavi Gezegen de yani Dünya'da
yapılacak olan çalışmalar verecektir.
·
MARSTA
İKİNCİ BÜYÜK ADIM:PATHFINDER
1996 yılında
başlatılan projeler,1997de meyvelerini vermeye
başladılar.Uzaydaki ilk büyük adımını Aya ayak
basarak gerçekleştiren insanoğlu ikinci dev adımını
Dünya'nın en yakın komşusu Marsta attı.Kızıl
gezegen yüzyıllardır insanların merakını tahrik
ediyordu.Ve ABDnin 2 Aralık 1996da gönderdiği uzay aracı Pathfinder(yeni adıyla Carl Sagan)
4 Temmuz 1997de TSİ 20:07de Marsa başarılı bir iniş
yaptı.Bu tarih aynı zamanda Amerika Birleşik Devletlerinin
bağımsızlığının
221.yıldönümü.Anlaşıldığı kadarıyla NASA bu
tarihi özellikle seçti;Amerika hem uzaydaki liderliğini perçinlemiş
olacak,hem de bayramını daha büyük bir coşkuyla
kutlamış olacak.
NASAnın 7 ay önce(4 Temmuz
1996ya göre) fırlattığı uzay aracı,497 milyon
kilometrelik zorlu bir yolculuktan sonra Mars atmosferine 14,2 derecelik bir
açıyla ve 2896 km/saatlik hızla girdi.Araç,atmosfere giriş
yaptıktan dört dakika sonra Mars toprağına indi.Ancak Pathfinderin yönlendirildiği
NASAnın Kaliforniya eyaleti Pasadena kentindeki uzay üssündekiler bu
inişin başarılı olup olmadığını Dünya
ile Mars arasındaki mesafe yüzünden tam dört saat sonra öğrenebildi.Uçuş
sorumlusu Rob Manningin yaptığı İniş
başarılı anonsundan sonra uzay üssünde sevinç
çığlıkları yükseldi.NASA tarafından yapılan
açıklamaya göre başarıyla noktalanan inişinde Pathfinder,bundan öncekilerin aksine ilk
defa iniş yapacağı gökcisminin yörüngesinde dolanmadan
kestirme iniş yaptı.Sesten hızlı bir şekilde zemine
doğru düşen araç,Marsa düşüşünden iki dakika önce bu tür
görevlerde ilk kez kullanılan süpersonik paraşütünü
açtı.Böylece yüksek süratini çok hızlı bir şekilde
düşürmeye başladı.Bu şekilde hareket eden araç,inişinden
sekiz saniye önce de kendisini sarmalayan ve ona yumuşak iniş
olanağı sağlayan 4 adet koruyucu hava
yastığını şişirdi(3ü açılacak olan
kanatların,biri de tabanın).Süpersonik paraşütün ipleri,onun
aracın üstüne düşmesini engellemek için son anda kesildi.Etrafı
tamamen yastıklarla çevrili olan Pathfinder
yüzeye 97 km/s hızla sert bir şekilde çarptı.Marsın
yüzeyine tıpkı bir topun düşüşü gibi önce zıplayarak
sonra yuvarlanarak indi.Bu zıplamalar 12 metre yükseklik,90 metrelik
atlayışlarla oldu.Pathfinderin
Mars yüzeyine inişi sırasında en az üç kere sektiği
söyleniyor.İlk sekme yaklaşık 15 metrelik bir yükselmeye neden
oldu.Ancak bu bile sorun yaratmadı.Eğer Pathfinder,yanlış bir şekilde Mars yüzeyine iniyor
olsaydı,bunu düzeltecek bir takım sistemlere sahipti.Ancak
başarılı bir inişten sonra,daha önce tasarlanan yere
doğru bir şekilde kondu.Yani anten Dünya'ya doğru bir
şekilde konuşlandı ve kesintisiz iletişim
sağlandı.Pathfinder istenilen
yere sadece 50 kilometrelik bir hata payıyla kondu.İnilen bölgedeki
hava sıcaklığı 53 dereceydi ve bunun tahmin edilenden 20
derece daha sıcak olması şaşkınlık yarattı.
İnişin gerçekleşmesinin ardından Pathfinder,kendisini sarmalayan
çelik-grafit aksamlı hava yastıklarından sıyrıldı
ve bir çiçek gibi açıldı.Hava yastıkları zamanında
sönerek aracın devrilmesini önledi.Ancak birisi tam olarak sönmeyerek,Pathfinderın içinden çıkacak
olan Sojourner(Tanrı misafiri)
isimli gezegen aracının iniş rampası altında
kaldı.Bu yüzden,Marsın yüzeyinde akşam olmadan
çıkarılması ve güneş panelleri açılması
düşünülen Sojourner harekete
geçemedi.Yer yüzünden yönlendiren araç bir gün boyunca iş yapamadı.Bu
durum,NASAdaki bilim adamlarına birkaç manevra fazladan yapma
zorunluluğu getirdi.Fakat bu sorun kısa sürede halledildi ve Sojourner rampadan inerek
araştırmalarına başladı.
Bundan önce Pathfinder sahip
olduğu kamerayla Mars yüzeyinin 3600lik panoramik bir
fotoğrafını çekti ve görüntüleri Dünya'ya gönderdi.Bu
aslında kare kare çekilen fotoğraflardı,fakat
birleştirildiklerinde bu panoramik fotoğraf meydana geldi.Bu
fotoğraf üzerinde incelemeler yapan bilim adamları oradan Sojournerin gideceği rotayı
çizdiler. Sojournerin da kameralara
sahip olmasına rağmen onun yönlendirilmesi Pathfinderın yüksekten çektiği görüntülerden daha kolay
oluyor,çünkü gideceği yol daha ayrıntılı
görünebiliyor.Burada görülen iki tane tepeye de adı verildi.Bu resimlere
dayanarak aracın gideceği ilk hedef belirlendi:Barnacle Bill adı verilen bir kaya.Bundan sonraki hedefleri de
Yogi,Yassı kafa ve Casper isimli diğer taşlar.Sojourner onları,üzerinde bulunan Alfa Proton X-Işını
Spektrometresi(APEX) ile inceleyecek.
Gönderilen panoramik
fotoğrafın bazı yerleri siyah kareler ile
kapatılmıştı.NASA bir açıklama yaparak,buna link
hatlarından kaynaklanan kopuklukların sebep olduğunu
söyledi.Fakat birkaç hafta sonra bir NASA yetkilisi,resmin hiç karelerle
kaplanmamış halini İnternete sızdırdı.Ve büyük
şok
Daha önce siyah karelerle kapalı olan yerlerde,doğal
yollardan oluşması imkansız olan,yaklaşık 1 metre
yüksekliğinde,kusursuz şekilli kubbeler yükseliyordu.Bu gerçekten çok
büyük olaydı,çünkü böyle bir şeyin Marsta bulunması tarif
edilemezdi.NASAdan hiç bir açıklama gelmedi ve olay böylece
kapandı.Fakat yine uzaylılarla ilgili tartışmalara yol
açtı ve bu resim,onların varlığına inanan insanlar
için çok büyük bir koz oldu.
Marstan gelen ilk fotoğraflar,çoğunlukla kayalarla kaplı
olan gezegenin toprağının kırmızı olduğunu
ve mavi kayalarla süslenen bu toprakların somon rengi bir atmosferle
çevrelendiğini gösteriyor.Fotoğraflarda ayrıca çok sayıda
küçük kraterle 300 metre yüksekliğinde bir tepenin varlığı
da saptanıyor.Bu fotoğrafların,Vikinglerin çektiklerinden tek farkı,yüksek görüntü kalitesi
ve çözünürlükteki üstünlük.Zaten Pathfinder
projesinin amacı da fotoğraflar çekip onları Dünya'ya göndermek
değil.Asıl amaç Mars hakkındaki bazı sorulara cevap
bulmak,ki bunların içerisinde Marsta hayat var mı ? sorusu en ön
planda bulunmaktadır.
Proje görevlilerinin açıklamasına göre Sojournerin indiği bölge Marsın diğer bölgelerine
göre daha engebeli.Aslında başlangıçta oldukça düz bir bölge
seçilmişti.Fakat inişteki hafif hedef sapması
araştırmacı aracın planlanılandan daha engebeli bir
yere inmesine neden oldu.
Sojournerin yolladığı fotoğrafları
değerlendiren bilim adamları,Kızıl gezegende
şiddetli su akıntılarının ve sel sularının
yol açtığı izler bulunduğunu belirtiyorlar.Mars
operasyonunda görev alan coğrafya uzmanlarına göre,kızıl ve
kahverengi tonların hakim olduğu gezegende eski zamanlarda çok büyük
miktarda su bulunduğu yolunda izler var.Fotoğraflarda görülen
İkiz tepelerin üzerindeki kayak pistini andıran beyaz
oluşumlar ve oyuklar,geçmişteki su etkinliklerine işaret
ediyor.Bir tepenin üstünde bulunan açık renkli dikey çizginin
çığların yol açtığı bir oyuk,diğer tepede
belirlenen yatay çizgiler de şiddetli su akıntılarının
oluşturduğu setler olduğu sanılıyor.Ayrıca Pathfinderin indiği Arris Vallis bölgesinde tespit edilen
çok sayıda yuvarlak taşın da suyla sürüklenme sonucunda bu hale
geldiği tahmin ediliyor.Bu
taşların hepsinin aynı yöne bakıyor olması da
başka bir kanıt.Yıllarca önce gezegende bulunan büyük miktardaki
suyun buharlaşarak atmosfere karıştığı ya da
halen Marsın soğuk yüzeyinin altında veya kutuplarda saklı
olabileceği tahmin ediliyor.Proje bilim adamlarına göre
Marsta,Dünya'da olandan daha fazla su olabilir.Ama bunu şu anda gerçekten
bilmiyoruz.
·
İNİŞ
YERİ BİLGİLERİ
4 Temmuz 1997'de Pathfinder,uzun
bir yolculuktan sonra Arres Valis'te
bulunan düz ve taşlık bir bölgeye iniş yaptı.Burada
taşların bol olması yapılacak incelemeler
açısından önemliydi. Arres
Valis'in bulunduğu koordinatlar:19,50 kuzey enlemi;32,80
batı boylamı.Bu sayılar Mars yüzeyinin haritasına göre
tespit edilmiştir.Bu iniş yeri Viking
ve Hubble Uzay Teleskobu'nun
gönderdiği resim ve bilgiler kullanılarak
seçildi.Aşağıda yazılı olan bilgiler,bu yerin
seçiminde göz önünde bulundurulan kriterlerden bazılarını
gösterir:
1. Düz bir zeminin varlığı
2. Bu bölgenin yüzeyinin Güneş'le olan
açısı 5 derecedir.Bu,gezegende dolaşacak olan aracın
güneş pillerinin maksimum verimle çalışması için gerekli.
3. Araç paraşütünün gezegen atmosferine
girişten sonra en az süre ile hava sürtünmesine maruz kalması ve
aracın en çabuk şekilde yere ulaşması,en önemli
kriterlerden bir kaç tanesidir.
·
PATHFİNDER ARACININ
ÖZELLİKLERİ
Mars Pathfinder'in ana dizaynı şöyle:Gemi
iskeleti,süpersonik paraşüt,katı yakıt roketleri,özel
alaşımlı hava yastıkları,iniş ve konma
sistemleri.İniş sistemi,aracın inişi sırasındaki durumunu
kontrol eder,konma sistemi ise aracın yere konması
sırasında devreye girer ve tehlikesiz bir biçimde konmayı
sağlar.Ayrıca iniş sonrası kendi konumunu
doğrultabilen tetrahedral şekilli iniş ünitesiyle
ısıtma ünitesi içerir.Pathfinder'in
içinde de gezegenin yüzeyinde serbest dolaşabilecek Sojourner isimli mikro araç var.Entegre
Vaziyet ve Enformasyon İşleme Sistemi de uzay aracına bilgi
ve komut gönderiyor.
Pathfinder,sahip olduğu R6000 bilgisayarı ile 20
milyon işlemi bir saniye içerisinde hesaplayabilir.Büyük hacimli
hafızasında 128 milyon baytlık yer var.
Araç için gerekli olan elektrik enerjisi,üzerinde bulunan Galyum/Arsenid
içerikli güneş pillerinden sağlanıyor.Ürettiği güç 250-460
watt arasındadır.Ayrıca araç üzerinde acil durumlar için 1080
watt'lık günlük enerji stoku da var.
Sojourner'in yapacağı yüzey operasyonları
için,bant veri iletim hızı 1,2-12 kbps olan High Gain Antenna/X kullanılıyor. Komutlar ise 250
bayt/sn'lik bant veri iletim hızı ile yine High Gain Antenna/X
tarafından gönderiliyor.
Fırlatma için uzay gemisi monopropelan hydrazin ve sekiz tane 4,4
newton'luk itici roket taşıyor.Aracın değişik
zamanlardaki ağırlığı ise şöyle:
1. FIRLATILMA AĞIRLIĞI:840 kg.
2. MARS ATMOSFERİNE GİRİŞ
AĞIRLIĞI:566 kg.
3. İNİŞ AĞIRLIĞI:325
kg.
Pathfinder
1. İmager for MESUR Pathfinder(IMP)
2. Atmospheric Structure
İnstrument/Meteorology Package(ASI/MET)
3. Alpha Proton X-Ray Spectrometer(APXS)
gibi üç tane
bilimsel amaçlı cihaz taşıyor.Bunlar Mars yüzeyinde
yapılacak çeşitli bilimsel araştırmalarda
kullanılacaklardır.İlk ikisi iniş aracında, APXS ise
yüzey aracı Sojournerin
üzerinde bulunuyor.
· PATHFİNDER'IN BİLİMSEL CİHAZLARI
IMAGER FOR MESUR
PATHFİNDER
Bu cihazın ana görevi CCD kamerası aracıyla stereoskopik
görüntü çekmektir.Bu renkli stereoskopik görüntüleme sistemi üç ana bölümden
oluşuyor:Kamera başı,elektronik bağlantılı
uzayabilen gemi direği ve iki tane soket elektronik kart.CCD
kamerası,uzayabilen direğin tepesine yerleştirilmiştir.Bu
direk açıldığında bir metrelik uzunluğa
ulaşabiliyor.IMP ayrıca manyetik parçacıkların
araştırılmasında da kullanılacak.Değişen
alan gücüne sahip mıknatısları iniş aracına
bağlı olan bir tablanın üzerine monte edilmiştir.Mars
atmosferindeki manyetik parçacıklar bu mıknatıslar
tarafından tablaya çekilip mineralojik olarak incelenecek.
Bu cihazın yapacağı araştırmalar arasında,Mars
rüzgarının özelliklerinin incelenmesi de var.Üç tane küçük
"rüzgar çorabı" ilgili şebekeye
bağlıdır.Bunlar iniş aracından ayarlanır ve
kontrol edilirler.
ATMOSPHERİC
STRUCTURE İNSTRUMENT/METEOROLOGY PACKAGE
Bu cihaz,iniş
sırasında yüzeye 100 km kala çalışmaya başlayacak ve
atmosfer yoğunluğu,sıcaklık ve basınç ile ilgili
bilgileri ölçüp biriktirecektir.Geminin konmasından sonra da bu
görevlerine devam edecek.Isı ve basınç algılayıcıları
iniş aracının değişik yerlerine
yerleştirilmiştir.Geminin dikey yüksekliğine bağlı
olarak bu algılayıcılardan gelen bilgilerin miktarı
azalıp artabilir.Konduğu andan itibaren ASI/MET veri almaya devam
edecek.Isı ve basınç değişimleri ile ilgili bilgileri
günlük olarak kaydetmeye görev boyunca devam edecek.
ALPHA PROTON
X-RAY SPECTROMETER(APXS)
Bu cihazın ana görevi Mars yüzeyinde incelenecek maddelerin
kimyasal yapısını tespit etmektir.Bunun için hidrojenden daha
büyük molekül yapılı maddeler incelenecektir.Hidrojen elementi
araştırmanın dışındadır.APXS,yüzeyde
dolaşacak olan aracın(Sojourner)
içinde yerleştirilmiştir.Bunun sebebi orada ısının
kontrol edilebilmesi ve aracın Mars yüzeyinde serbestçe dolaşabiliyor
olmasıdır.Böylece değişik yerlere gidilerek farklı
yapılar incelenebilecektir.
Algılayıcıların olduğu
başlık uzayabilen bir mekanizmaya
bağlıdır.Spektrometre iki kısımdan
oluşur.Birincisi alfa parçacıkları kaynağı,diğeri
ise geri yansıyan alfa parçacıkları ile bombardıman sonucu
incelenen objeden yayılan protonları ve
X-ışınlarını tespit eden bir detektör.İncelenecek
olan materyal,enerjisi belirli olan alfa parçacıkları radyasyonuna
maruz bırakılacak.Geri yansıyan
parçacıkların,protonların ve X-ışınların
enerji tayfları incelenerek kimyasal yapı hakkında bilgi sahibi
olunabilecek.
SON SÖZ:
Bu yazıyı
hazırladığım sırada Pathfinder, Mars gezegenine daha
yeni gönderilmişti, yani günümüzde Mars gezegenini inceleyen uzay
araçları daha oraya gönderilmemişlerdi. Bu yüzden burada onlardan
bahsetmem olanaksızdır. Ama bu dosya herkes tarafından
geliştirmeye açıktır. Dileyen istediği bilgileri
ekleyebilir ve bu gizemlerle dolu ve her zaman insanları etkilemiş
olan gezegen hakkındaki sırları biraz daha açığa
çıkarabilir.
Derleyen : Erkan Yücel