Galaksimizde Uygar Yaşam Olan Gezegen Sayısının Tahmini

İnce kenarlı mercek biçimindeki galaksimizin yarıçapı 50.000 IY(*) Güneş ise merkezden 27.000 IY uzaktaydı (Robert Julius, 1886-1956) 1998 Mart ayında gerçekleştirilen ince hesaplar sonucunda bu uzaklığın 23.000 IY olduğu saptandı.
Galaksinin kütlesi kesinlikle Güneş'in 100 milyar katından fazladır ve bazı tahminlere göre 200 milyardır. Orta bir sayı elde etmek için Galaksi kütlesinin Güneş'in kütlesinin 160 milyar katı olduğunu söyleyebiliriz.

Galaksinin kütlesi; yıldızlar, aydınlık olmayan gezegensel gökcisimleri, toz ve gaz bulutlarından oluşur.  Galaksideki yıldızların kütlesi, toplam kütlenin %94'ünü oluşturduklarını  söyleyebiliriz. (Örneğin: Güneş'in kütlesi, Güneş sisteminin %99,86'sıdır.) Galaksideki yıldızların kütlesini, Güneş kütlesinin 150 milyar katına eşit olduğunu varsayabiliriz. Güneş ortalama bir yıldızdır.Ancak gökcisimleri küçüldükçe olası sayıları da artacağından ortalama yıldız kütlesi, Güneş'in kütlesinin yarısı kadarsa, Galaksimizde 300 milyar yıldız bulunmaktadır. Her gördüğümüz yıldıza karşılık gözle göremediğimiz 50 milyon yıldız vardır.  Lokal Grup adı verilen "galaktik küme"de (Samanyolu, Andromeda, Macellan Bulutları) ~1,5 trilyon yıldız bulunabilir. (3 milyon IY'da) 1milyar IY ötelere kadar bu sayı 1 milyarı bulur. Son incelemelere göre evrenin yaklaşık 15 milyar yıllık olduğu belirlenmiştir. Bundan dolayı, gözlemlenebilir evrende 200 milyar galaksi bulunabilir.  Orta boyutta bir galaksi olan Samanyolu'ndan 100 kat daha fazla kütleye üye galaksiler bulunduğu gibi, yüzbinde biri kadar olan galaksiler de vardır.  Ortalama bir galakside 10^10 yıldız olduğunu varsayabilriz. Demek ki gözlemlenebilir evren içinde 2x10^21 yıldız var demektir. Buna göre milyarda bir teknolojik uygarlığın var olma olasılığı böyle bir evrende 2 trilyon farklı uygarlığın var olacağı anlamına gelmektedir. Daha önce sözünü ettiğimiz sayıyla başlarsak:

I - Galaksimizdeki yıldızların sayısı: 320.000.000.000

Tek başına yıldız, yaşamın varlığını garanti edemez. Bunun için yıldız yakınında bir gezegen bulunmalıdır. Yıldız tarafından enerji verilen ve ısıtılan bu gezegende yaşam var olabilir. Onun için gezegen sistemini dikkate almalıyız. Güneş sistemimizin nasıl oluştuğunu saptayabilirsek, diğer gezegen sistemlerinin nasıl oluştukları konusunda bir takım sonuçlar çıkarabiliriz. Nebula hipotezine göre, her yıldızın bir gezegen sistemi olacaktır. Açısal momentum, ayrık bir gökcisminin ya da bir sistemin dönme eğiliminin bir ölçüsüdür. Açısal momentum iki şeye bağlıdır: Maddesel noktanın bir eksen ya da bir cisim çerçevesinde dönüş hızına ve dönüş merkezine olan uzaklığına. Bu sabite, açısal momentumun sakınımı yasası denir. Bu yasaya göre, uzaklık küçüldükçe, dönme hızı artar ya da uzaklık büyüdükçe, hız küçülür. Güneş, sistemin açısal momentumunun %2'sine iyedir. Geri kalanı sistemdeki diğer cisimlerde bulunmaktadır. %60'ı Jüpiter, %25' Satürn'e aittir.Eğer sistemdeki tüm gökcisimlerinin açısal momentumları Güneş'e lenirse -açısal momentumun sakınımı yasasına göre- Güneş, ekseni çevresindeki dönüşünü yarım günde tamamlayacaktı! Salınım yapan her yıldızın gezegenleri olduğunu ileri sürmek ne derece doğrudur? Sirius'un salınımı, Güneş'e benzer bir yıldızdan kaynaklanır. 61 Cygni, Barnard, Ross 614 ve Lalande 21185 'te salınımlar gözlendi. Gezegen sistemlerini tüm yıldızların %93'ünü ağır dönen yıldızlarla sınırlayacak olursak:

II - Galaksimizdeki gezegen sistemlerinin sayısı: 297.000.000.000

Büyük bir yıldızda ekosfer (yaşam koşullarını sağlayacak uzaklıktaki kabuk) çok daha uzak olacaktır. Gezegenimiz dev yıldızın çevresinde, -Isaac ASIMOV'un örneğine göre- 366 milyar Km. uzakta olduğunu düşünürsek (Pluton'un Güneş'ten uzaklığının 62 katı) yıldız çevresindeki dolanımı 14.500 yıl olacaktır. Dairesel görünmeyecek kadar olan bu uzaklıktan bile Güneş'in dünyamıza verdiği kadar ısı ve ışık verecektir. Güneş'ten sönük görünmesine rağmen morötesi ve x-ışınlarının akışı yaşam için öldürücü olacaktır. Ayrıca, gezegenin konumu atmosferinin kalınlığını ayarlayarak çözümlenemeyecek bir sorun. Bir yıldız, tüm varlığı süresince yaşam için elverişli değildir. Önce, nükleer ateşlemelerin merkezinde başlayacağı noktaya dek yoğuşmalıdır, ancak ondan sonra yayınlamaya başlar. Sonuç olarak, yoğuşma dengeli bir safhaya ulaşır ve radyasyon, belli bir en üst sınıra vardıktan sonra orada kalır Buna yıldızın normal hali denir. Gördüğümüz yıldızların %98'i bu haldedir.Bir yıldız da ancak normal haldeyken yaşama hizmet edebilir.  Güneş, normal hal süresinin henüz yarısını bile tamamlamamıştır. Güneş'ten 70 kat büyük olan dev bir yıldız korkunç yerçekimine dayanabilmek
için aşırı oranda hidrojen tüketecektir ve normal halde kalabilme süresi en çok 500.000 yıl sürecektir. Bu süre, insan ömrü için çok uzun olmakla birlikte yaşamın uygarlık düzeyine çıkabilmesi için bir gezegenin 5 milyar yıllık bir zamana gereksinimi vardır. Dolayısıyla Güneş'in 1,4 katından daha büyük kütleli bir yıldızın yaşamın gelişmesine hizmet edemeyeceği sonucuna varılabiilir. Öte yandan Güneş'in 1/16'sı kadar olan cüce bir yıldız, (Jüpiter kütlesinin
65 katı ya da 150.000 Km çapında olacaktır) Dünyamızın, bu yıldızın merkezinden 300.000 Km. uzakta onun çevresinde döndüğünü varsayarsak, gezegenimizin bir yılı 1,1 saat kadar olacaktır. Alınan enerji biraz faklı olacak ancak bu yıldız, Dünya'dan Güneş'in 3.000 katı büyüklükte görünecektir! Hiç morötesi ışık veremeyecek olan bu cüce yıldız, pek az görünür ışık verecek ve enerjisinin çoğu kızılötesi ışık durumunda olacaktır. Güneş'in Dünya üzerindeki etkisinin, Ay'ın Dünya üzerindeki gelgit etkisinin %46'sı kadardır. Ancak bu cüce yıldızın kütlesinin, Güneş'in kütlesinin 1/16'sı kadar olmasına karşın, bunun yer üzerindeki gelgit etkisinin 150.000 katı olacaktır. Bu etkiyle cüce yıldızın ekosferindeki gezegenimiz sonunda dönüşünü durduracak ve bir yüzü tamamen yıldıza bakacaktır. Böylece gezegenin her iki yanında sıvı su kalmayacaktır. Alacakaranlık kuşağında bile, yıldıza bakan yüzeyindeki sıcaklık dolayısıyla atmosfer kaybolacak, yaşanmaz duruma gelecektir. Sonuç olarak M2 tayf sınıfından küçük yıldızları (cüce yıldız) devre dışı bırakabiliriz.
O halde F2 (Güneş'in 1,4 katı) ve M2 (Güneş'in 0,33 katı) tayf sınıfları arasındaki yıldızların yaşam süresi zekanın oluşmasına fırsat verecek denli yeterlidir. Bu aralık içindeki yıldızlar "Güneşimsi Yıldızlar"dır ve galaksimizdeki oranı %25 kadardır.

III - Galaksimizdeki Güneşimsi yıldızların çevresinde dönen gezegen sistemlerinin sayısı: 75.000.000.000**

Güneşimsi ikiz yıldızın birbirine yakın bir şekilde bulunması, herhangi birinin çevresinde yerimsi bir gezegenin dolaşması şansını azaltır. Bugün ise beş hatta altı yıldızlı sistemler bilinmektedir. Çoklu sistemlerin, yaşamın gelişmesine bir katkısı olmayacaktır. Eğer sistemimizin oluşumu sırasında Jüpiter'in kütlesi 65 kez daha çok olsaydı bu kütle kaybı Güneş için pek önemli olmayacak, bugünkü görünümünü koruyacaktı. Jüpiter de soluk kırmızı, cüce bir yıldız olacaktı ve böylece
Güneş de ikili bir sistemin parçasını oluşturacaktı.Galaksimizdeki yukarıda sözünü ettiğimiz 75 milyar yıldızı gruplandırırsak;

30 milyarı (%40) tek yıldızdır.
25 milyarı (%33) cüce bir yıldızla ikiz oluşturur.
18 milyarı (%24) benzeriyle ikiz oluşturur.
2 milyarı (%3) dev bir yıldızla ikiz oluşturur.

Zekanın gelişmesi için gerekli yaşa ulaşmadan önce dev yıldız üstnova durumunda patlayacağından bu 2 milyar yıldızı hesaptan çıkarmamız gerekir. Eğer bir bulutsu iki yıldız durumunda yoğuşursa, iki yıldızın kalıntı
maddeler toplamakta tek yıldızdan daha etkin olabileceğini ileri sürebiliriz. Birinden kaçacak olan gezegen maddesi, diğeri tarafından tutulacaktır. Dolayısıyla sonunda iki yıldız oluşacak ancak hiç gezegen olmayacaktır. Robert S. Harrington'un hesaplarına göre; eğer güneşimsi bir yıldız ikiz bir yıldızın bir parçasıysa ve eğer aralarındaki uzaklık güneşimsi yıldızın ekosferinin en az 3,5 katıysa, o zaman yararlı bir ekosferdir. Yani bir gezegen, iki yıldızın ağırlık merkezinden, bu iki
yıldız arasındaki açıklığın 3,5 katı kadar uzakta bulunursa, dengeli bir yörüngeye sahip olacaktır. Tek başına bütün güneşimsi yıldızların yararlı ekosfere iye olduğunu varsayabiliriz (Yaklaşık 30 milyar yıldız).
Benzeriyle ikiz oluşturan güneşimsi yıldızların üçte biri (6 milyar), bir cüce yıldızla ikiz oluşturan ikizlerin (cüce bir yıldızın gerek yerçekimi, gerekse radyasyon açısından bir gezegen sistemini etkilemesi olasılığı çok düşük
olacağından) bu tür güneşimsi yıldızların üçte ikisi (16 milyar) yararlı ekosfere sahiptir diyebiliriz. Buna göre;

IV - Galaksimizdeki yararlı ekosfere iye güneşimsi yıldızların sayısı: 52.000.000.000

Güneşimsi bir yıldız, yararlı bir ekosfere iye olabilir ama yine de yerimsi bir gezegenin bu ekosfere dönmesi olanaklı olmayabilir. 15 mlyar yıl önceki başlangıçta hidrojen ve az miktarda helyum vardı. Gazın hemen hemen tamamı, ilk oluşan küçük ve orta boyutlu yıldızların çevresinde toplandığından, galaktik merkezdeki yıldızlararası bölgelerde hemen hiç gaz yoktur.  Galaksinin merkezi bölgelerinin karakteristiği olan bu yıldızlar, II. yıldız topluluğu olarak adlandırılırlar. Bu yıldızlar büyük miktarda hidrojenle az oranda helyumdan oluşmuşlardır. Bu topluluk çevresinde oluşan gezegenler Jüpiter ve Satürn'e benzeyecekler ama su, amonyak, ve metan ve diğer maddelerden yoksun olacaklardır. Bu nedenle II. Yıldız topluluklarında yaşam için uygun gezegenlerin bulunması söz konusu değildir. Dev yıldızlar bakımından varsıl ve merkezi bölgeye göre yıldızların daha geniş bir hacme gelişigüzel dağıldığı galaksi eteklerine I. Yıldız topluluğu (Galaksi'nin bizim bölgemizdeki yıldızlar bu tiptedir.) adı verilir. Bu bölgeler, gaz ve toz bulutları bakımından varsıldır. Burada oluşan dev yıldızlar, normal durumlarında uzun süre kalmamışlardır. Gerçek devasalar birkaç yüz bin yıl, titanlar birkaç milyon yıl, küçük devlerse bir milyar yıl ayakta kalmıştır. Oluşumundan beri Galaksimizin eteklerinde 500 milyon üstnova patlaması oluşmuş olabilir. Bu patlamalar, uzayı karmaşık elementler bakımından oldukça varsıllaştırmış, yoğunluğu arttırmıştır. Ortaya çıkan kuvvetler, birtakım girdap ve sıkışmalar yaratarak yeni bir yıldız ve yıldız grupları oluşumunu başlatmış olabilir. Eski bir yıldızın ölümünden sonra ortaya çıkan bu yeni yıldızlar ikinci kuşak yıldızlar olarak adlandırılır. 5
milyar yaşında olan Güneşimiz de ikinci kuşak yıldızlarındandır. Yaşam oluşturabilecek güneşimsi yıldızlara bakarken, I. yıldız topluluğunun ikinci kuşaktan olanlarını dikkate alacağız. Galaksi merkezinin küçük bir kısmı dışındaki geniş dış bölgeler I. yıldız topluluğuna aittir. Galaksideki yıldızların %80'i merkezde sıkışmıştır, geri kalan %20'sinin ancak yarısı (toplamın %10'u) ikinci kuşak yıldızlardır. Ancak bunların çevresinde dönen yerimsi gezegenler vardır:

V - Galakside yararlı ekosferi olan II. kuşaktan I. topluluk güneşimsi yıldızların sayısı: 5.200.000.000

Gerekli olan, yalnızca yaşam oluşturacak bir yıldızın değil, aynı zamanda üzerinde yaşam oluşacak bir gezegenin de bulunmasıdır. 5,2 milyar güneşimsi yıldızın gezegenleri nerededir? Yıldızın sıvı suyun olabileceği ekosferinde hiçbir gezegen bulunmayabilir. Küçük gezegenler yıldıza yakın, büyükleri ise daha uzakta bulunurlar. NASA'dan Michael Hart'a göre, Güneş'in ekosferi 10 milyon Km. kalınlıkta olabilir ve Dünya'nın bu bölgede bulunması tam bir rastlantıdır. Bir gezegenin bu ekosfer içinde bulunma olasılığı kabaca 1,0'dir. Biz bu olasılığı yarısını alacak olursak;

VI - Galakside yararlı ekosfere iye olan ve bu ekosfer içinde bir gezegeni bulunan II. kuşaktan I. topluluk güneşimsi yıldızların sayısı: 2.600.000.000

Bir gezegenin, yıldızın ekosferi içinde olması yaşamın var olabileceği anlamına gelmemelidir. I. topluluk yıldızlarında bile hidrojen ve helyum dışındaki maddeler miktarca az olup büyük bir dünyanın oluşumunda kullanılamazlar. Bir gezegen, yaşamı sürdürebilmek için, bir atmosfer tutmaya yetecek ve bir yerçekimi alanı üretecek kadar bir kütleye iye olmalıdır. Ekosfer dahilinde Yer'in 0,4 katı kadar bir kütle yeterli olabilecektir. Uygun yıldızları çevreleyen uygun ekosferlerdeki dünyaların yarısının  -sistemimizin tüm evren için geçerli olduğunu düşünürsek- kütlece yaşanabilir olduğu sonucuna varılabilir. Böyle gezegenlerin gaz, sıvı ve katı durumunda yüzey sularına iye olma olasılıkları yüksektir, karakter olarak "yerimsi" olacaklardır.

VII - Galaksimizde yararlı bir ekosfere ve bu ekosfer içinde dönen "yerimsi" bir gezegene iye II. kuşaktan I. topluluk Güneşimsi yıldızların sayısı: 1.300.000.000

Bu koşullarda bile dış merkezli bir gezegen yaşam için uygun olmayacaktır.  Yine eğer gezegenin dönme ekseni, yıldız çevresinde dönüş düzlemine göre aşırı yatıksa, aşırı koşullar yaşamın var olma şansını azaltacaktır.  Atmosferin kalınlığı ve geçirgenliği, gezegenin yıldız çevresinde dönüş hızı da önemli bir etkendir. Sezgisel olarak her iki yerimsi gezegenden ancak birinin bütün önemli karakteristikleriyle yerimsi olduğunu varsayabiliriz.  Gündüzler ve geceler makul uzunluktadır, mevsimler aşırılıklara kaymaz, okyanuslar ne çok geniş ne de çok dardır, yerkabuğu jeolojik olarak ne çok dengesiz ne de çok atıldır.

VIII - Galaksimizdeki yaşanabilir gezegenlerin sayısı: 650.000.000

Bu demektir ki Galaksimiz' deki her 492 yıldızdan ancak biri yaşanabilir bir gezegene iyedir. Carl Sagan, Galakside bir milyar kadar yaşanılabilir gezegen bulunduğunu ileri sürmüştür. Yaşanılabilir gezegenler üzerindeki yaşam hakkında genelde akıllıca bir şeyler söyleyebilmemiz için, yeryüzünde yaşamın nasıl oluştuğuna ilişkin akla yakın bir şeyler söylemiz gerekir. Kendiliğinden üreme diye bir şeyin var olmadığı ve insanların gözlediği kadarıyla bütün yaşamın daha önce var olan başka yaşamlardan kaynaklandığı anlaşılınca, yaşamın yeryüzü üzerinde ya da başka gezegenlerde nasıl kaynaklandığına karar vermek güçleşti. Moleküllerin rastlantısal çarpışmaları ve rastlantısal enerji absorbsiyonu sonucu laboratuvarlarda oluşan değişimlerin, her zaman bildiğimiz yaşam doğrultusunda olması etkileyicidir. Bu deneyler (Stanley Lloyd Miller tarafından yaşayan dokuların şaşılacak kadar çeşitli temel molekülleri "kendiliğinden" üretildi.) yaşamın, bir takım kimyasal reaksiyonların sonucu olduğunu gösteriyordu ve yaşamın yeryüzünün ilk zamanlarında oluşmuş olması kaçınılmazdı. Aynı şekilde göktaşı incelemeleri, genelde, laboratuvar çalışmalarını desteklemiş, her şeye karşın yaşamın doğal, normal, hatta kaçınılmaz bir olgu olduğunu göstermiştir. Atomlar, en az şansa iye oldukları zaman bile, bizim yaşamımız doğrultusunda bileşikler üretmek üzere bir araya gelme eğilimindedir. Yıldızlar arası uzayda otuz kadar çeşitli türden moleküller saptanmıştır. Dış uzayda bile, oluşumun yönü, yaşam doğrultusunda görünmektedir. Yaşam, yeryüzünün ilk zamanlarında kendiliğinden başladı ve kanıtlara göre, bu iş kolayca gerçekleşti. Bu doğrultudaki reaksiyonlar kaçınılmazdı. Öyleyse yaşam, er ya da geç, üzerinde yaşanılabilir bir başka gezegende de başlayacaktır.
En eski Kambriyum fosilleri 600 milyon yaşındadır ve bu rakam insanı yaşamın yaklaşık olarak bu zamanlarda başladığı varsayımına yöneltmektedir. Gezegenimizin 4,6 milyar yaşında olduğunu bildiğimize göre, demek ki Dünya 4 milyar yıl boyunca yaşamsız var olmuştur. Amerikalı botanikçi Elso Sterreberg Barghoorn 1960'larda çok eski kayalar üzerinde çalışırken belli belirsiz karbon izleriyle karşılaştı ve araştırma sonucu bunların mikroskopik canlıların kalıntıları olduğunu gördü. Bu yaşamın bulanık kanıtları 3,7 milyar yıl öncesine dayanmaktadır. Yaklaşık olarak dünyamız 1 milyar yaşındayken yaşamın başlamış olabileceği sonucuna varabiliriz.

Güneş'in normal durumunda kalış süresi 12 milyar yıldır ve bu sayıyı güneşimsi yıldızlar için ortalama bir değer olarak alabiliriz. Eğer yaşam Dünya' da bir milyar yıl sonra göründüyse, demek ki tüm yaşam süresinin (12 milyar yıl) ancak %8'i geçtikten sonra başlamıştır. O nedenle üzerinde oturulabilir gezegenlerin, yaşam sürelerinin %8'i geçtikten sonra yaşam sahibi olabileceklerini söyleyebiliriz. O ve B tayf türü dev yıldızlar yaklaşık bir milyar yıl kadar sonra oluşmuşlardır. Aksi durumda şimdi, normal durumlarında kalamazlardı. Eğer yıldızlar son bir milyar yıl içinde oluşmuşlarsa, bu süre içinde oluşum durumundaydılar ve oluşmaktalar... 1940'larda Hollanda asıllı Amerikalı gökbilimci Bart Jan Bok galaksi eteklerinde az çok küresel biçimde bazı donuk, yoğun ve tek başına duran toz bulutlarına dikkatleri çekti. Bu bulutların yıldızlar ve gezegen sistemleri şeklinde yoğuşmakta olduğunu ileri sürdü. Sagan galaksimizde her yıl ortalama on yıldız doğduğunu kestirmişti. Öyleyse belli bir oranda yıldız oluştuğunu varsayarak; üzerinde yaşanabilir gezegenlerin yüzde x'i henüz yaşamlarının %x'ini harcamamışlardır. Buna göre, üzerinde yaşanabilir gezegenlerin %8'i ömürlerinin, üzerinde yaşam oluşması için gerekli olan %8'lik kısmını harcamıştır. Daha doğrusu bir milyar yıldan daha gençtir. Buna karşılık üzerinde yaşanabilir gezegenlerin yüzde 92'si, üzerlerinde yaşam gelişmiş olabilecek kadar yaşlıdır.

IX - Galaksimizde üzerinde yaşam bulunan gezegenlerin sayısı: 600.000.000

Yaşamın yeryüzünde varolduğu ilk 2 milyar yıl süresince, egemen türler bakteriler ve mavi-yeşil deniz yosunları olmuştur. Bu canlıların kimyasını ve üremesini denetleyen DNA molekülleri içeren açık seçik çekirdekleri bile yoktur. Evrim yavaş da ilerlese 1,5 milyar yıl kadar önce, yeryüzünde 2 milyar yıldır yaşam varken ilk çekirdekli hücreler ortaya çıktı. Bunlar
büyük hücrelerdi, daha yeterli bir kimyaları vardı ve öncekilere göre daha büyük oranda fotosentez yapabilme yeteneğine iyeydi. 700 milyon yıl önce, yaşamın yeryüzünde 3 milyar yıldan beri var olduğu sıralarda, atmosferde %5 oksijen bulunuyordu. Organik bir bileşiğin oksijenle birleşmesinden açığa çıkan enerji, aynı miktardaki maddenin oksijen kullanmadan parçalanmasıyla açığa çıkan enerjinin yirmi katıdır. Hücreler gruplaşarak organizmalar oluştu. Böylece çok hücreli organizmalar gelişti ve bunları desteklemek için sert dokular oluştu. Bunlar kolayca fosilleşebiliyordu.  Zamanımızdan 600 milyon yıl önce karmaşık ve ileri düzeyde çokhücreli yaşam serpilmişti. 4 milyar yıl, yani Yeryüzü'nün tüm ömrünün 1/3'i geçmeden bu tür karmaşık canlılar ortaya çıkmadı. Eğer bu, yerimsi gezegenlerin bir özelliği ise, gezegenlerin üçte biri, tek hücreli yaşamadan daha çoğuna iye olamayacak kadar gençtir. Kalan 2/3'si karmaşık ve çeşitli çokhücreli yaşama iyedir.

X - Galaksimizde çokhücreli yaşama iye gezegenlerin sayısı: 433.000.000

Bizler zeki yaşam aradığımıza göre bu sayı yeterli değildir. Yaklaşık 370 milyon yıl önce ilk bitkiler karaları istila etti. 4,25 milyar yıl boyunca ıssız ve ölü kalmış olan kara, kıyılarından yeşermeye başladı. Onlarca milyon yıl daha sonra bitkileri hayvanlar izledi. Böcekler ve örümceklerden sonra sümüklüböcek ve kurtlar ortaya çıktı. İlkel sürüngenler (ilk omurgalılar) tümüyle kara hayvanları olarak 275 milyon yıl önce oluştu. Bir başka deyişle Yeryüzü, ömrünün %36'sını yaşamış olduğu zaman varsıl bir yaşam ortaya çıktı. Öyleyse diyebiliriz ki, üzerinde yaşanabilir gezegenlerin %64'ü varsıl bir kara yaşamına iyedir.

XI - Galaksimizde varsıl bir kara yaşamına iye olan gezegenlerin sayısı: 416.000.000

~180 milyon yıl önce ortaya çıkan ilk memeliler, sürüngenlere göre daha zekiydi. 75 milyon yıl öncesinde gözleri ve beyinleri gelişen primatlar, 35 milyon yıl öncesinde iki gruba ayrılarak küçük maymunlar ve lemurlar ile gelişmiş beyinli iri maymunlar oluştu. Yine yaklaşık 600.000 yıl önce Homo Sapien gelişti ve 5.000 yıl kadar önce insanoğlu yazıyı buldu.  öylece yazılı tarih başlayarak Dünya'nın bazı bölgelerinde uygarlık çiçeklendi. Uygarlık ortaya çıktığında Dünya, 4,6 milyar yaşındaydı ve ömrünün yaklaşık %40'ını tamamlamıştı. Üzerinde yaşanabilir gezegenlerin %40'ının uygarlık geliştirebilecek kadar yaşlı olmadığı, %60'ının ise yeterince yaşlı olduğu anlamına gelir.

XII - Galaksimizde teknolojik uygarlığın gelişmiş olduğu gezegenlerin sayısı: 390.000.000

Uygarlığımız 5.000 yıl sürmüştür. İyimser bir şekilde Dünya durdukça bir 7,4 milyar yıllık süre içinde teknoloji düzeyimiz daha da gelişecektir. Uzay uçuşları gelişmeden önce uygarlığın ancak 1/1.500.000'i geçmekte ve geri kalan süre teknolojik düzeyin daha da gelişmesi içindir. Bir başka deyişle; Galaksimizdeki 390 milyon uygarlıktan ancak 260'ı bizim kadar ilkel geri kalanları daha ileri düzeydedir. Eğer bu 390 milyon uygarlık galaksinin I.  topluluk yıldızlarına düzgün bir şekilde dağılmışsa, iki komşu uygarlık arasındaki uzaklık ortalama 40 IY olacaktır. Uygarlık doğar, teknolojk ilerleme nükleer bomba düzeyine gelinceye kadar hızlanır ve bir patlamayla ya da bir ıstırapla sona erer. Kendi durumumuzu kıstas alarak diyelim ki üzerinde yaşanabilecek 12x109 yıl ömürlü her gezegende zeki türler 4,6 milyar yıl sonra ortaya çıkar, 600.000 yıl boyunca yavaş yavaş bir uygarlık oluşturur ve bu uygarlık birdenbire sona erer.  Gezegen, üzerinde artık uygarlık oluşamayacak şekilde tahrip olmuştur.  600.000, 12 milyarın 1/20.000'i olduğundan Galaksimizde 650 milyon yaşanılabilir gezegeni 20.000'e bölersek, bunlardan ancak 32.500'ünün 600.000 yıl periyodunda ve Homo sapiens 'e eşdeğer zekada bir türü gelişmekte olduğunu buluruz. İlk uygarlığın doğuşundan sonra uygarlığın Yeryüzü gibi bir gezegende kalma süresi, gezegenin yaşama evsahipliği etme süresinin 1/740'i kadarıdır. Bu demektir ki her 570 bin yıldızdan ancak bugün biri var olan uygarlığın üzerinde parlamaktadır. Buna göre;

XIII - Galaksimizde teknolojik uygarlığın şimdi var olduğu gezegenlerin sayısı: 525.000