28 yaşındaki astronomi öğrencisi Chris Fragile , geçen yılın Temmuz
ayında, Samanyolu merkezinde her zamankinden daha fazla bir parlaklık farkettiğinde,
hiç vakit kaybetmeden gözlediği, yıldızın koordinatlarını bilgisayara kaydetti.
Ve o andan itibaren Mount Stromlo gözlemevinde bulunan, tonlarca
ağırlığındaki teleskopun elektromotorları da vınlamaya başladı. Fragile,
dijital kamerayla, bu esrarengiz yıldızın yaydığı ışınları, yarım saatte
bir görüntüledi. Genç astronom artık dramatik bir olayın şahidi olduğuna
inanmaya başlamıştı. Dikey olarak yükselen ışık kümesi, birkaç gün sonra
astronom Bruce Peterson tarafından da incelendiğinde, son derece ilginç
bir sonuca ulaşıldı: Uzaktaki güneşin ani ve parlak ışığı, şimdiye dek
bilinmeyen bir gökcisminden yansımıştı. Ve Peterson'a göre, ilk kez güneş
sistemimizin dışında, Dünya'ya benzer bir gezegen bulunmuştu. Ama esas
ilginç olan, bu isimsiz gezegenin, güneşten olan uzaklığı, yüzey ısısının
olasılıkla Dünyamıza yakın bir sıcaklıkta olduğunu göstermesiydi. "işte
bu yüzden orada herhangi bir yaşamın oluştuğunu düşünebiliriz" diyor,
Peterson. Avustralyalı astronom aylarca Japonya, Yeni Zelanda ve Amerika'daki
60 meslektaşıyla, gözlem verilerini analiz bilgisayarında tekrar tekrar
inceledi, fakat sonuç hep aynıydı. Ve araştırmacılar mayıs ayında, "Astrophysical
Journal" adlı dergide, Dünyanın olası bir eşine rastladıklarını açıkladılar.
Bazı çevrelerin, verilere şüpheyle yaklaşmalarına rağmen, Postdam'daki
astrofizik enstitüsü astronomlarından Joachim Wambsganss, çok yakında evrende
Dünyamız gibi birçok gezegene rastlanacağına inanıyor.
Bundan dört yıl önce de, İsviçreli astrofizikçiler Michel Mayor ve Didier Queloz , 48 ışık yılı uzaklığındaki Pegasi 51 yıldızın etrafında, Jüpiter benzeri bir uydunun döndüğünü keşfetmişlerdi. O zamandan bu yana, gözlemciler gitgide daha kısa aralıklarla yeni gezegen bulmaya başladılar. Şimdiye dek en az bir tane uydusu bulunan 18 sabit yıldız tespit edildi. Astronomlar artık Güneş Sistemimizin dışında, içindekinden daha fazla gezegen tanıyorlar. Hatta geçen nisan ayında, Amerikalı bilim adamları, çıplak gözle bile görülebilen ve yalnızca 44 ışık yılı uzaklıktaki Ypsilon Andromedae güneşinin, tam üç tane uydusu bulunduğunu açıkladı. Ama ne var ki, Ypsilon Andromedae gezegeninin uyduları da, tıpkı diğerleri gibi olağanüstü sıcaklıkta olduklarından, üzerlerinde herhangi bir yaşamın oluşması mümkün değildi.
İşte astronomlar uzak Dünyaları araştırırken bu soruya cevap bulmaya
çalışıyorlar: Dünyamızdan başka gezegenlerde de canlılar var mı?
Hubble uzay teleskobunun yöneticisi Steven Beckwith, galaksilerde gezegenlerin
çokluğundan yola çıkarak, bunların arasında pekâlâ yaşam belirtilerinin
olabileceğini savunmakta. Beckwith, son yıllarda gelişmekte olan yıldızların
kaynaklarını saptamış. İncelemelerine göre, her iki yeni güneşten
biri, ilerde sert kütleli veya gaz içerikli bir uyduya dönüşebilecek bir
toz diski ile çevrili. Bu verilere göre gezegenler genç yıldızlardan oluşuyorlar.