1600 yılında, Roma'da bulunan "Çiçekler meydanı"nda İtalyan filozof ve "Kopernikçi" Jordano Bruno, dinsizlikle suçlanıp yakılarak idam edildi. Bruno, Koperniğin görüşlerini daha da geliştirmiştir. O, evrenin bir merkezinin olamayacağını, güneşin sadece güneş sisteminin merkezi olduğunu, diğer yıldızların da bizim güneş gibi olduğunu ve onların da çevresinde akıllı yaratıklar barındıran gezegenlerin var olduğunu savunmuştur. Ne engizisyon mahkemelerinin işkenceleri ne de ona verilen ölüm cezası onu bu fikirlerinden vazgeçirmeye yetmiştir.
Sadece 10 yıl sonra. bir başka büyük İtalyan bilim adamı Galileo Galilei teleskopuyla yaptığı gözlemlerle Koperniğin görüşlerinin doğruluğunu bir kez daha kanıtlamıştır. O Venüs'ün Ay'a benzer fazlarının olduğunu, onun yuvarlak bir yapıya sahip olduğunu ve Güneş'in ışınlarını yansıtarak parladığını gözlemlerle kanıtlamıştır. Ayrıca Samanyolu galaksisinin de normal gözle seçilemeyen milyonlarca yıldızdan oluştuğuna inanmıştır. Dolayısıyla evrenin Bruno'nun söylediği kadar muazzam olduğuna da kanıt getirmiştir. Bütün bu muhteşemliğin dünyanın etrafında döndüğünü kabul etmek de enayilik olurdu. Galile'nin bu buluşları Kopernik gibi düşünenlerin artmasına yol açmıştır. Buna paralel olarak da kilise takiplerini arttırmış ve cezalarını ağırlaştırmıştır.
1616'da Koperniğin kitabı yasaklanmıştır. Galile'ye
de, her ne kadar Papa ile yakın dost olsa da fikirlerini savunması yasaklanmıştır.
Ama o bu yasağa uymayarak Engizisyon Mahkemesi tarafından yargılanmıştır.
Galile Papa ile olan dostluğunu kullanarak fikirlerinden vazgeçmesine karşılık
olarak idamdan kurtulmuştur. Hayatının sonuna kadar da gözetim altında
yaşamıştır. Katolik kilise Galile'nin doğruluğunu da ancak 1992(!) yılında
kabul etmiştir.